Posts Tagged ‘Ozon ve Kanser’
Ozon ve Kanser
Posted Aralık 3, 2010
on:“Kanserin tek ve nihai temel nedeni oksijensiz yaşamdır”
Kanser, doku kirlenmesinin ölümcül ve son aşamasıdır. Ancak oluşması uzun zaman alır. Kendi kan ve doku kirliliğinden kaynaklandığını bilmeyen milyonlarca insan için bedeli çok ağırdır. Bu kirlenmenin tek çözümü arınmadır.
Dr.Otto WARBURG 1931 yılında, istisnasız tüm kanser türlerinin iki temel koşul olan ASİDOZ ve HİPOKSİ olduğunu bularak Nobel Tıp ödülü almıştır. Mikroplar gibi kanser hücreleri de gelişmek için asidik ve oksijensiz ortama ihtiyaç duymaktadırlar.
Bu buluşun da gösterdiği gibi,kanseri tedavi etmenin ve önlemenin en iyi yolu kanı ve dokuları alkali yapmak ve oksijen ile besleyerek kanser hücrelerini yok etmektir.
Kanser hayati organlara geri döndürülemez zararlar vermeden önce farkedilirse, genelde kemoterapi,radyoterapi veya radikal ameliyatlar gibi yıpratıcı müdahalelere gerek kalmadan tedavi edilebilir ve iyileştirilebilir.
Oksijen eksikliği, kanserin yayılmasını da kolaylaştırır. Kanser hücreleri, oksijen açısından zengin bir ortamda varlıklarını sürdüremediğinden, yeterli oksijen sağlanırsa, tümör hücrelerinin öldüğü tespit edilmiştir.
Ozon tedavisinin, direkt tümör hücrelerini öldürerek etkisi yanında, bağışıklık sistemini güçlendirici, kemoterapi ve radyoterapinin yan etkilerini engelleyici etkisi de vardır.
Normal hücreler oksijene gereksinim duyarlar, fakat kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir. Dr. Warburg herhangi bir embriyodan alınman normal hücrelerin laboratuar tüpünde oksijensiz yaşamaya zorlandıklarında kanser hücrelerinin özelliklerini almaya başladığını gösterdi. Hücreler oksijenden mahrum bırakılınca, en ilkel dönemlerine geri dönebiliyor ve enerjilerini normal bitki ve hayvanların yaptığı gibi oksijenden değil bunun yerine şekerin fermantasyonundan alarak glikoz reaksiyonlarına girebiliyordu. Kanser hücrelerinin çok hızlı üremeleri çok yüksek miktarda glikoz kullanımını gerektiriyor ve glikozu laktik asite dönüştürüyor. Bedenin asitlik derecesi yükseldikçe, hücrelerin oksijen kullanmaları daha da zorlaşıyor. Kanserli hücreler sağlıklı hücrelere göre 10 kat daha fazla laktik asit içerebiliyor. Yine aynı oksijen yetersizliği teorisine göre kanser hücreleri oksijen yönünden zengin bir ortamda varlıklarını sürdüremediğinden, yeterli oksijen sağlanırsa, bu uygunsuz glikoz fermantasyonunun durduğu, tümör dokusunun beslenmesinin bozulduğu ve tümör hücrelerinin öldüğü tespit edilmiştir.
Oksijen eksikliği kanserin yayılmasını da kolaylaştırıyor. İsveçli bilim adamları, oksijen eksikliğinin, kanserli hücrelerin primer(anakaynak) tümörden ayrılıp başka yerlere yerleşmesine neden olduğunu tespit ettiler. Kanda hücrelerde ve dokuda, hipoksi(oksijen eksikliği) durumunda CXCR4 geninin aktif hale geldiğini saptadılar. Bu genin aktif hale gelmesinin kanserli hücrelerin başka organlara da taşınmasının kolaylaştırdığını belirleyen bilim adamları, hücrelerin anakaynak tümördeki oksijen eksikliğinden kaçmaya çalıştıklarını göstermişlerdir.
Bu bilimsel çalışmalardan sonra kanserin tedavisi ve önlenmesinde oksijenin önemi anlaşılmış ve ozon(süperoksijen) tedavisi önem kazanmıştır. Süperaktif bir oksijen atomuna sahip olan ozon gazı hücrelerdeki oksijen uyumunu geliştirir ve oksijen dengesini sağlayarak hem kanserin gelişimini önler hemde, tümörün oluşturduğu doku tahribatının tamirini ve iyileşmesini hızlandırır.
Son Yorumlar