Archive for the ‘MEME KANSERLERİ’ Category
MEME KANSERİ
Posted Aralık 3, 2010
on:Memenizi Tanıyın
Meme kanseri ne karşı önlem almanın birinci koşulu kişinin memesini tanımasıdır. Meme nasıl bir organdır, nasıl muayene yapılır, hangi dönemde memede değişiklikler olur, memenin normal yapısı nasıldır, öncelikle bunları bilmek gerekir.
Kişi ancak memesinin normal halini bilirse, anormal bir şey olduğunda fark edebilir. Memenin normal hali ancak kendi kendine yapılacak aylık muayenelerle öğrenilebilir.
Meme Muayenesi
Ayna Karşısında: Önce dik durup kollarınızı yana sarkıtın, memenizde herhangi bir düzensizlik, derinin içe çekilmesi, meme başının bir tarafa veya içe çekintisi, renk değişikliği var mı bakın. Aynı işlemleri elleri iki yandan kalçanıza bastırmak suretiyle göğüs kaslarınızı kasarak ve kollarınızı yukarı kaldırarak yapın.
Duş Yaparken: Sağ memenizi muayene etmek için sağ elinizi başınızın arkasına getirin, sol elinizle meme başından başlayarak dairesel hareketlerle, parmaklarınızı hafif hafif oynatarak tüm memenizi muayene edin. Muayene esnasında ince parmak hareketleriyle meme dokunuzu iyice hissedin ve meme dokunuzdan farklı dokuları algılamaya çalışın. Memenizde ele gelen bir kitle, memede şişlik, deride sertleşme,meme başında sertleşme, memede hassasiyet, meme başında akıntı gibi bulgular olup olmadığına dikkat edin. Aynı işlemi sol memeniz için tekrarlayın.
Yatarak: Sağ memenizi muayene etmek için sağ kolunuzu başınızın altına koyun ve duş yaparken yaptığınız muayeneyi tekrarlayın. Aynı işlemi sol memenize uygulayın.
Koltuk altı muayenesi: Koltuk altı göğüs kasının hemen arkasındaki çukurdur. Hem duşta hem yatarak her iki koltuk altınızı diğer elinizin parmaklarını kullanarak muayene edin. Ele gelen kitle veya hassasiyet olup olmadığına bakın.
Meme Kanseri ve Beslenme
İnsanın büyümesi, sağlığının korunması ve geliştirilmesi için gerekli olan enerji ve besin öğelerinin her birinin bireyin gereksinimi kadar alması ve vücutta uygun şekilde kullanılmasına “Yeterli ve Dengeli Beslenme” denir. Oysa beslenme karnını doyurmak gibi algılanmaktadır. Yaptığımız beslenme yanlışları kanserin tetiklenmesine neden olmaktadır .
Peki nedir bu yanlışlar?
1. Yüksek oranda yağlı beslenmek
Özellikle görünmeyen yağların fazla tüketilmesi risk taşır. Et , süt , yoğurt gibi doğal ürünlerde bulunan yağlar kan kolesterol düzeyini arttırdıkları gibi akciğer, kolon, rektum, meme ve prostat kanser riskleri artmaktadır. Yanmış yağ tüketimi hem kanserojen maddelerin hem de bazı kanser ilerletici maddelerin alınması ile hem de vücutta hücrelere zarar veren serbest radikallerin alınması ile kanserojen etki gösterir. Bunun dışında sağlıklı olduğu bilinen zeytinyağı, ayçiçek , soya yağlarının bile gereğinden fazla kullanımı kilo alımını arttırdığı gibi olumsuz etkilerini de gösterir.
2. Sebze ve meyveden sınırlı beslenmek
Sağlıklı bireylerin günlük vitamin ve mineral gereksinimler içi 3-4 porsiyon meyve , 2-3 porsiyon da sebze tüketmesi gerekir. Ayrıca A,C,E vitaminleri ile beta karoten, likopen, polifenoller gibi flavonoidler vb. antioksidan vitaminlerin ve bileşiklerin yetersiz alınması kanser riskini arttırabilir.
3. Az posalı beslenmek
Günlük lif ihtiyacı ortalama 25-30 gram kadardır. Türk toplumu ortalama 15 gr. kadar lif tüketmektedir. Diyet posası, kanser yapıcı veya kimyasal zehirli bazı maddelerin bağırsaklardan atımını kolaylaştırarak ve bağırsaktaki yararlı bakterilerin çoğalmasını sağlayarak kanseri riskini azaltır . Günlük ihtiyacımız olan sebze ve meyve tüketiminin yanında haftada en az 3 kez baklagiller tüketilmelidir. Ekmek seçimleri de tam buğday , çavdar , tam tahıllı ekmeklerden yana olmalıdır.
4. Yanlış pişirme yöntemleri
Kızartma veya yüksek ısıda ızgara yöntemleri besinlerin vitamin-mineral değerlerinin kaybolmasına neden olduğu gibi kimyasal kanser yapıcıların oluşmasına neden olur. Bu nedenle daha düşük ısıda fırın veya haşlama yöntemleri tercih edilmelidir.
5. Sigara ve alkol
Sigara ile birlikte alınan alkol kanser riskini birkaç kat artırmaktadır. Ayrıca alkol kanserden korunacak şekilde beslenmeyi de olumsuz etkilediğinden kanser riskini artıran maddeler arasında yer almaktadır.
6. Gıda katkı maddeleri
Gıda katkı maddeleri besinin bileşimindeki besin öğelerinin kaybını önlemek, besin kalitesini ve sağlamlığını sürdürmek, besinin raf ömrünü uzatmak, tat, koku, yapı ve görünüşünü geliştirmek amaçları ile kullanılan, besinin yapısında bulunan veya kimyasal olarak yapılıp besine ilave edilen maddelerdir. Özellikle salam, sosis, sucuk gibi et ürünlerinin raf ömrünü uzatmak için koruyucu katkı maddesi olarak kullanılan nitrit ve nitrat tuzları, doğal veya yapay antioksidanlar, renk vericiler, yapay tatlandırıcılar dikkatli kullanılması gereken katkı maddeleridir.
Yukarıda belirtilen beslenme yanlışlarının düzeltilmesi gerekir. Bunu yalnızca kanser hastaları değil tüm sağlıklı bireyler de uygulamalıdır. Bu düzenlemelere ek olarak aşağıda belirtilen vitamin veya desteklerin alınması büyük yarar sağlar.
Antioksidan kaynakları düzenli alınmalıdır. A , C , D , E vitaminlerinden zengin besinlerin daha çok tüketilmesi gerekir.
A Vitamini : Enfeksiyonlara karşı korur ve bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Kanserde kotruyan bir vitamindir, kanser yapan maddelerin etkisizleştirilmesinde önemli rol oynar. Karaciğer, süt ve süt yağı, yumurta sarısında bulunmaktadır. A vitamini günlük gereksinmenin çok üstünde alınırsa vücutta zehirlenme etkisi gösterir . Bu nedenle tablet şeklinde alınıyorsa doktorun önerdiği doz aşılmamalıdır.
Koyu yeşil, sarı, turuncu, kırmızı renkli sebze ve meyvelerde ise karotenoidler bulunmaktadır ve vücutta retinole dönüşerek A vitamini etkinliği gösterirler. Karotenlerin en iyi kaynakları, havuç, kayısı, yeşil sebzeler, domates, bal kabağı, portakal ve greyfurttur. Karotenoidler vücutta oluşan ve dışardan alınan kanser yapıcı maddeleri etkisizleştirerek kanserin oluşumunu önlerler. Karetenoidlerden biri olan likopen domateste bulunan vitamin A benzeri bir bileşik olup meme kanseri riskini azaltmaktadır
C Vitamini : Bağışıklık sistemini kuvvetlendirir. Enfeksiyonlara karşı direnci artırır. Antioksidan özelliği ile hücreleri serbest radikallerin yıkıcı etkilerine karşı korur. Bazı zehirli maddeleri etkisizleştirerek kanser engelleyici etki gösterir. Özellikle sigara içen kişilerde C vitamini gereksinmesi çok daha fazladır. C vitamininden zengin sebze ve meyveler kuşburnu, tere, roka, maydonoz ve diğer yeşil yapraklı sebzeler, yeşil sivri biber, karnabahar, portakal, limon ve greyfurt gibi turunçgiller, domates, çilek ve patatestir.
Hassas bir vitamin olduğu için hazırlandıktan hemen sonra tüketilmelidir . Fazla pişirildiğinde C vitamini tüm özelliğini kaybeder. Bu nedenle mümkün olduğu kadar çiğ tüketilmelidir .
D Vitamini : Kalsiyum ve fosfor gibi minerallerin kemik ve dişlere yerleşmesini ve kemik diş sağlığının korunmasını sağlar. Kalsiyumun bağırsaklardan emilimini artırır. Antioksidan etki ile serbest radikalleri etkisizleştirir. Vücutta sentezlenebilmesi için cildin düzenli olarak güneşle temas etmesi gerekir. Düzenli güneşlenme ve yeterli kalsiyum alımı ile kemik kanseri riski azalmaktadır. Bu uygulama menopoz sonrası kadınlarda meme kanseri riskini de azaltmaktadır.
D vitamininin en iyi kaynakları, karaciğer ve balıktır. Süt ve süt ürünleri ile yumurta da az miktarda bulunur.
E Vitamini : Kanser oluşumunu engelleyen bir vitamindir. E vitamini bazı kimyasal kanser yapıcıları etkisizleştirerek kanserden koruyucu etki gösterir . E vitamini, başta bitkisel yağlar, fındık, fıstık, ceviz gibi yağlı tohumlar, tam tahıllar, kuru baklagiller ve yeşil yapraklı sebzelerde bulunmaktadır.
Prebiyotik ve Probiyotikler : Sindirim sistemimizde özellikle bağırsaklarımızda birlikte yaşadığımız mikroorganizmalar bulunmaktadır. Bu bakteri vb. mikroorganizmalar vücudun normal bakterilerini (mikroflora) oluştururlar ve sağlığımızın sürdürülmesi için çok büyük önem taşımaktadırlar. Yapılan epidemiolojik çalışmalarda fermente süt ürünü tüketimi ile kolon ve meme kanseri gelişme riski arasında ters ilişki olduğu bulunmuştur.
Diyette lif içeren besinlerin her gün düzenli olarak tüketilmesi ve süt, yoğurt ve probiyotik maya içeren süt ürünlerinin tüketilmesi hem sağlığın korunmasında ve bağışıklık sisteminin kuvvetlendirilmesinde, hem de kanser riskinin azaltılmasında çok büyük önem taşımaktadır.
Sarımsak ve soğan: Sülfürlü bazı bileşikler içerirler . Bu sebzelerin kansere karşı koruduğu , vücuttaki zararlı maddeleri etkisiz hale getiren enzimleri aktive ettiği , bağışıklık sistemini güçlendirdiği görülmüştür . Bu nedenle bu sebzeleri beslenmede sıkça yer verilmelidir. Mümkün olduğu kadar pişmeden tüketilmelidir.
Omega 3 Yağ Asitleri : Kanser oluşum riskini azaltmalarının yanı sıra, birçok kanser türünün büyümesini de yavaşlatmaktadırlar. Yapılan çalışmalarda beslenme , omega 3 yağ asitleri bakımından zenginleştirildiğinde akciğer, kolon, meme ve prostat dahil çeşitli kanserlerin büyümesinin yavaşladığı gösterilmiştir. Ayrıca omega 3 yağ asitleri kemoterapi ve radyoterapi gibi kanser tedavi yöntemlerinin etkinliğini ve tedaviye yanıtı artırmaktadır. Omega 3 yağ asitlerinin bir diğer olası yararı da kanser hastalığında görülen zayıflama, kas kaybı ve kaşeksiyi (aşırı zayıflama) azaltması ve önlemesidir.
Bu koruyucu ve tedavi edici etkileri nedeniyle diyette omega 3 yağ asitlerine daha çok yer verilmesi önerilmektedir. Bu amaçla haftada 2-3 kez ızgara veya buğulama olarak balık tüketilmesi, günde 2-3 adet ceviz içi veya 5-6 adet fındık tüketilmesi, yemeklerin pişirilmesinde soya veya kanola yağının da kullanılması, bol sebze ve meyve tüketilmesi ve tam tahıl ürünler ve kuru baklagillere ek beslenme planında yer verilmesi uygun olacaktır. Keten tohumu omega 3 yağ asitleri bakımından zengindir. Ayrıca bir fitoöstrojen(bitkisel östrojen) kaynağı olması sebebiyle de beslenmede yer almalıdır.
Soya Fasulyesi : Diyet posası, protein, omega 3 yağ asitleri, vitaminler, mineraller, izoflavonlar ve fitoöstrojenlerden zengin bir besindir. İnsan vücudundaki doğal östrojenler gibi davranan bazı kimyasal maddelere fitoöstrojenler denilmektedir. Soya fasulyesi önemli bir fitoöstrojen kaynağıdır. Fitoöstrojenler özellikle hormon bağımlı olan kanserlerin kontrol ve önlenmesinde önemli rol oynarlar. Meme kanseri, prostat ve testis kanseri gibi östrojenle ilintili kanserlerin oluşum olasılığını azaltırlar. Soyada genistein ve daidzein adı verilen östrojenik steroidlere benzer, zayıf östrojenik etkili izoflavonlar reseptörleri tutarak doğal östrojenle yarışırlar ve doğal östrojenlerin reseptörlere bağlanarak etki etmelerine engel olurlar.Bu mekanizma ile meme kanseri gibi hormon bağımlı kanserlerin riskini azaltırlar.
Yapılan bir çalışmada soya fasulyesi içinde bulunan genistein ve daidzeinin meme ve prostat kanseri gibi hormon bağımlı kanserlerin yanı sıra kolon kanserine karşı da koruyucu olduğu ve oluşan tümörlerin büyümesini ve ilerlemesini önlediği gösterilmiştir. Bu etkide kalsiyum ve D vitamini metabolizmasının da önemli rolü olduğu gösterilmiştir. Beslenme planlamasında soya fasulyesine de yer verilmelidir.
Brokoli, karnabahar, lahana gibi besinlerin kanser riskini azalttığı gösterilmiştir. Kanser önleyici etkileri içerdikleri glukozinat adı verilen moleküllere bağlanmıştır..Fito kimyasallar(bitkisel kimyasallar) DNA zedelenmesini baskılayan veya bloke eden enzimleri tetikler, tümör büyüklüğünü ve östrojen benzeri hormonların etkinliğini azaltarak etkinliğini gösterir.
Tüm bu bilgiler ışığında kanserden korunmak veya ilerlemesini engellemek için sağlıklı beslenme zorunluluğu görülmektedir. Özellikle daha sınırlı tüketilen sebze ve meyvelere beslenmede daha fazla yer vermek , mümkün olduğu kadar bunları çiğ tüketmek gerekir. Beslenmemizde çok yer verilen karbonhidratların(tatlı,hamur işleri,beyaz pirinç vs.) yerine mümkün olduğu kadar daha kepekli ve tahıldan zengin gıdalar tercih edilmelidir. Tüketilen yağların miktarı sınırlanmalı ve yakılarak kullanılmamalıdır . şarküteri ürünleri olarak adlandırılan salam , sosis , sucuk gibi ürünler beslenmeden uzaklaştırılmalıdır. Prebiyotik özelliği olan süt ve ürünlerine beslenmede yer verilmelidir. Ağır yağlı etlerden uzak durulmalıdır. Bunların miktarları sınırlanmalı ve fırın veya tencere gibi daha sağlıklı pişirme yöntemleri tercih edilmelidir
İleri Evre Meme Kanseri
Eğer meme kanseri hücreleri lenf veya kan yoluyla meme dışındaki organlara yayılırsa, ileri evre meme kanseri oluşur. Bu evre meme kanserine; metastatik meme kanseri veya evre 4 meme kanseri de denir. Meme kanseri hücreleri en sıklıkla kemik, akciğer, karaciğer ve beyne giderler. İleri evre meme kanseri genellikle memedeki kanser teşhis edildikten çok sonra ortaya çıkabilir, bazen memedeki kanser teşhis edildiğinde çoktan yayılmıştır. Bazen de, memedeki kanser bulunamaz ama metastazları vardır. Eğer ileri evre meme kanseri söz konusuysa, tam tedavi sağlanamaz ama şikayetler iyileştirilebilir.
Tedavide amaç; kanserin büyümesini yavaşlatmak, şikayetleri gidermek ve bu şekilde yaşam kalitesini artırmaktır. Göğüs kanserini uzun yıllar kontrol altında tutacak ve kaliteli bir yaşam sağlayacak çok çeşitli tedavi seçenekleri mevcuttur.
Kemik Metastazları
Meme kanseri hücreleri memeden çıkıp kemiklere yerleşir ve orada çoğalırlarsa olur.
Belirtiler:
Kemik metastazlarında bazen şikayet olabilir, bazen de hiç şikayet olmaz. Bazen de metastaz benzeri şikayetler; başka hastalıklar nedeniyle ortaya çıkabilir.
-Ağrı: Tutulmuş bölgede ağrı ve çoğunlukla hassasiyet olur.Ağrı devamlıdır veya geceleri artabilir.Ağrı rahatlıkla kontrol altına alınabilir.
-Kemik zayıflığı ve kırıklar : En sık omurgalarda zayıflık ve kırık görülür ,bazen bu kırıklar sinir basısı yapar ve bacaklarda ağrı,güçsüzlük,idrar tutamama ve omurgada ağrı şikayetlerine neden olabilir. Eğer kırık ani olmuşsa ve bası olmuşsa acil ameliyat gerekebilir. Kırık yavaş yavaş çökme şeklinde oluşmuşsa radyoterapi çok faydalı olur.Bazen ödemi azaltmak için tedaviye kortizonda eklenebilir.
-Hiperkalsemi(kanda kalsiyumun artması) : Metastazlar kemikte yıkıma neden olacağından kemiğin yapısında bulunan kalsiyum açığa çıkıp kana karışabilir.Eğer kalsiyum seviyesi çok yükselirse bulantı,kusma,kabızlık ve uyku hali yapar.Daha ileri safhada susuzluk,halsizlik ve zihin bulanıklığı oluşur. Tedavi için bol su içmek ve bazen de hastanede serum tedavisi uygulamak veya bifosfonat denilen ilaç tedavisi olmak gerekir.
-Kemik iliğinin tutulması : Bazen meme kanseri hücreleri kemik iliğine gidebilirler.Bu durumda kemik iliği yeni kan hücreleri yapamaz ve halsizlik nefes darlığı gibi belirtiler ortaya çıkar.
Teşhis ve tedavi:
Kemik metastazlarını teşhis etmek için öncelikle kemik sintigrafisi yapılır. Damardan radyoaktif bir madde enjekte edilir, bu madde anormal kemik dokusu tarafından tutulur. Osteoporoz (kemik erimesi), artrit de (eklem iltihabı) benzer bulgular verir. Ayrım yapabilmek için ayrıca kemik filmi ve kemik MR ı gibi tetkikler yapmak gerekir. Kemik metastazlarında çeşitli tedaviler kullanılır.
-Bifosfonatlar : Kemikteki yıkımı azaltırlar. Tablet olarak veya damar yoluyla verilirler.
-Radyoterapi :Tek doz veya bölünerek birkaç dozda verilir.Tedavi kısa sürer bu nedenle yan etkiler pek görülmez.
-Diğer tedaviler : Hormon tedavisi, kemoterapi, hedef tedaviler kullanılabilir.Bu konularla ilgili ayrıntılı bilgiye ilgili konu başlıklarından ulaşılabilir. Cerrahi tedavi: Kırıklara engel olmak veya kırılan bölgeyi sabitlemek amacıyla bazı ortopedik ameliyatlar yapılabilir. Bazen de kemiği sağlamlaştırmak için bölgeye suni kemik çimentosu enjekte edilir. Bu işleme vertebroplasti denilir ve radyoloji ünitesinde yapılır.
Beyin Metastazları
Bazen meme kanseri hücreleri kan veya lenf yoluyla beyine gidip yerleşebilirler ve beyin metastazları oluştururlar.
Belirtiler :
Hücrelerin beyindeki yerleşim yerine göre belirtiler olacaktır. En sık görülen şikayet baş ağrısıdır.Daha önce oluşan baş ağrılarından farklıdır.En fazla sabah uyanınca hissedilir ,gün ilerledikçe azalır.bazen bu ağrılara bulantı,kusma ve halsizlik eşlik edebilir.
Bu belirtilerin dışında vucudun bir tarafında güçsüzlük,denge kaybı,bilinç kaybı,çift görme,kafa karışıklığı,konuşma bozukluğu gibi belirtiler olabilir.Belirtiler genelde yavaş yavaş başlar ve giderek şiddetlenir.
Teşhis ve tedavi :
İyi bir noroloji ve göz muayenesi yapmak gerekir.Bunu takiben beyin tomografisi veya beyin MR ı yapılır ve kesin teşhis konur.Çok ender olarak biopsi yapmak gerekebilir.
Tedavi:
-Steroid tedavisi: Beyindeki tümörün etrafındaki ödemi çözerek basıncı düşürür ve şikayetler geriler.
-Radyoterapi : Beyin metastazlarında en sık kullanılan tedavi şeklidir.Genelde tüm beyin her gün olmak üzere beş gün ışınlanır.Tedavi yorgunluk ve bazen saç dökülmesi yapabilir,saçlar yeniden çıkar.
-Cerrahi : Genelde cerrahi mümkün olmaz çünkü bir çok yerde küçük tümörler şeklindedir. Radyocerrahi (gama knife-gama bıçağı): Bazı vakalarda tümör yeri tam saptanıp yoğun olarak ışınlanması mümkün olabilir. Beyin metastazlarının kontrolü mümkündür, belirtiler büyük oranda kontrol altına alınabilir.
Karaciğer Metastazları
Meme kanseri hücrelerinin kan veya lenf yoluyla karaciğere yerleşmesi ile oluşurlar. Karaciğerin en önemli görevi sindirim için gerekli maddeleri salgılamak ve kan pıhtılaşması için gerekli bazı proteinleri yapmaktır.Karaciğer çok büyük bir organ olduğu için çoğunlukla işlevini sürdürebilir.
Belirtiler:
Karaciğerde sekonder meme kanseri yani meme kanseri metastazları oluştuğunda çok değişik belirtiler görülebilir.
-Ağrı: Meme kanseri metastazları karaciğeri büyütebilir,bu durumda karaciğeri saran zar gerilip ağrıya neden olur.Karaciğer sağda alt kaburgaların hemen altında bulunur.Bu bölgede rahatsızlık hissinden ciddi ağrıya kadar değişik derecelerde şikayetler olabilir.Bazen de sağ omuzda ağrı olabilir.Bu büğyümüş karaciğerin omuza giden sinirlere bası yapması sonucunda olur.
-Bulatı, iştahsızlık: Karaciğer büyümesinin mideyi sıkıştırması ve veya karaciğer karaciğer hücrelerinin yıkımı nedeniyle oluşan zehirli maddeler sonucu bulantı olabilir.İlaç tedavisi fayda sağlar.
-Hıçkırık: Büyümüş karaciğer in diafragmaya basısı sonucunda oluşur.Oturarak sık sık sıvı almak ve bazı ilaçlar fayda sağlar.
-Asit: Karın boşluğunda serbest sıvı birikmesidir.Karnın şişmesine ve solunum zorluğuna neden olabilir.Bu sıvı zaman zaman boşaltılarak hasta rahatlatılır.
-Kansızlık: Pıhtılaşma mekanizmasının bozulmasına bağlı olarak kansızlık olabilir.Kan ilaçları ve bazen kan tarnsfüzyonu fayda sağlar.
-Sarılık ve kaşıntı: Eğer sagra yollarında tıkanmalar olursa safra normal yollarla atılamaz ve vücutta birikir. Göz akının ve cildin sararmasına neden olur.İdrara koyulaşır ve büyük tuvaletin rengi açılır.Safranın ciltte birikmesi sonucunda kaşıntı gelişir.Safra yollarına bir ince tüp (stent) yerleştirerek safranın dışarı alınması sağlamak şikayetleri azaltır. Teşhis ve tedavi: İyi bir fizik muayeneyi takiben kan tahlilleri ,batın ultrasonu,batın tomografisi ve gerekirse batın MR ı yapılır. Zen de biopsi yapmak gerekebilir.
Tedavi:
-Karın boşluğundaki sıvının (asit) boşaltılması (parasentez): Lokal anestezi ile karnın alt yan tarafı uyuşturulur e buraya bir ince boru (kateter ) yerleştirilerek sıvı dışarı alınır. Hastanede yatmayı gerektirmez. İşlem kısa sürer.
-Cerrahi: Eğer karaciğerin bir bölümü tutulmuşsa o bölüm çıkarılabilir.
Akciğer Metastazları
Meme kanseri hücreleri kan veya lenf yoluyla akciğere yerleşirse oluşur. Akciğerde birden fazla bölgeye yerleşebilirler.
Belirtiler:
Meme kanseri akciğerlerde metastaz yaparsa hafiften ağıra değişik belirtiler görülebilir.
-Nefes darlığı: Göğüs kanserinin akciğer metastazının en sık görülen belirtisidir. Nefes almak rahat değildir ve yeterince nefes alınamıyor hissi mevcuttur.Nefes darlığı özellikle eforda daha belirgindir,ileri durumlarda istirahat halindeyken de olur.Nefes darlığı göğüs kanseri metastazının hava yollarını tıkaması veya akciğerde ödem oluşturması sonucunda olur. Akciğerlerdeki meme kanseri metastazı ,akciğer enfeksiyonlarına da zemin hazırlar.
-Öksürük: Meme kanserinin akciğere yayılmasının en sık görülen belirtilerinden biri de öksürüktür. Kanserli bölgenin hava yollarını tutması veya enfeksiyona neden olması sonucunda oluşur.
-Ağrı: En sık akciğeri örten zarın (plevra) gerilmesi veya tümör hücreleri tarafından istilası sonucunda görülür.Ağrı kesicilere cevap verir.
-Akciğer zarının sıvı toplaması: Bazen akciğeri saran zarın altında sıvı toplanabilir ve nefes darlığına neden olur,zaman zaman sıvıyı boşaltmak gerekir.
Teşhis ve tedavi:
İyi bir fizik muayeneyi takiben akciğer filmi,akciğer tomografisi ve gerekirse akciğer MR ı yapılır.Teşhisten emin olunmazsa tomografi eşliğinde biopsi gerekebilir.
Tedavi:
Nefes darlığı hastada panik yaratır ve nefes almayı iyice güçleştirir. El vantilatörü ile serin hava yapmak veya açık cam önünde oturmak fayda sağlar. Paniği azaltmak için gevşeme teknikleri kullanılabilir.Bunun için solunum fizyoterapistinden yardım almak ve doğru nefes almayı öğrenmek faydalı olur. Hava yollarını genişletici bazı ilaçlar çok faydalı olur (solbutamol vs).Bu ilaç doğrudan paf şeklinde veya buharla birlikte verilebilir.
-Lenfanjit: Akciğerdeki lenf yollarının iltihabıdır.Steroid tedavisi çok faydalı olur.
-Akciğer zarında sıvı toplanması: Lokal anestezi ile uyuşturularak zarın altına bir ince tüp (kateter) yerleştirilip sıvı dışarı alınır. Hastanın hastanede yatmasını gerektirmez. İşlem kısa sürer. Eğer çok sık sıvı toplanıyorsa iki plevra yaprağının birbirine yapıştırılması (pleurodesis) işlemi yapılır. Bu işlem için akciğer zarının (plevra) altına yerleştirilen kateterden yapışmayı sağlayan bir madde verili ve iki zar biribirine yapıştırılır.Böylece bir daha sıvı toplanamaz.
Meme Kanseri ve Cinsellik
Meme kanseri teşhis ve tedavisi süresince kadının duygusal dünyası çok karışık olur. Gelecek endişesi,ölüm korkusu,tedavinin getirdiği rahatsızlıklar hastayı çok meşgul eder.Bir çok kadın böyle bir durumda seksi düşünmez bile.Bu dönemde içinden geldiği gibi hareket etmek ve duyguları tüm açıklığı ile eşle paylaşmak en doğru hareket olacaktır.Duygular ve istekler hasta tarafından eşi ile açık olarak paylaşıldığında eş de ona göre davranacaktır.
Bu dönemde seks yapma isteği aşağıdaki nedenlerle azalır veya kaybolur:
-Ağrı
-Seksten korkma
-Seks düşünecek halin olmaması
-Tedavi süresince kullanılan ilaçlar ,radyoterapi gibi tedavilerin menopoz etkisi yapması
-Ağrı: Cerrahi sonrası ve radyoterapi esnasında bir miktar ağrı ve rahatsızlık hissi olacaktır. Ama bu süreç geçici olacaktır. Seks yapma isteği varsa ağrı kesiciler ve doğru pozisyonlar yardımıyla yapılabilir.
-Korku: Seks esnasında ameliyat bölgesine zarar gelecek veya ağrı olacak gibi korkular olabilir.Eşinde yardımıyla doğru pozisyonlar seçilir ve daha pasif davranılırsa korkmaya ve seks yapmaya engel bir durum olmaz.
Yorgunluk: Tedavinin yan etkisi olarak yorgunluk sıkça görülür .Bu durumda vücudu zorlamamak ve daha pasif durumda seks yapmak gerekir.
-Menopoz belirtileri: Bu konuyla ilgili ayrıntılı bilgileri ilgili başlıklar altında bulabilirsiniz.Bu durumda özellikle sıcak basması,vajinal kuruluk ve isteksizlik görülebilir.Vajene sürülecek hormon kremleri yardımcı olur.Gevşeme tedavileri,yürüyüş gibi faliyetler belirtileri hafifletebilir.Bu durumda özellikle eşin desteği çok önemlidir.
Sonuç olarak tedavi süresinde iyi bir seks hayatı için ,meme kanserli hastanın duygusal ve fiziksel durumuna uygun hareket etmesi,zorlama olmaması gerekir.Her şey eş ile çok açık olarak paylaşılmalıdır,eş de kendi duygularını açık olarak ifade etmeli hastayı acabalarla baş başa bırakmamalıdır.
Meme Kanseri ve Gebelik
Meme kanseri gençlerde fazla sık görülmez.Görülme sıklığı 50 yaşından sonra yaşla birlikte artmaya başlar. Göğüs kanserlerinin % 80 ni 50 yaşından sonra görülür. Genç yaşlarda meme kanserine yakalanmak beraberinde farklı sorunlar getirir. Hastanın özellikle geleceği ile ilgili kararlarını çok etkileyecektir. Bu önemli kararlardan biride çocuk sahibi olmaktır. Eğer hiç çocuk yoksa ve bir çocuk isteniyorsa veya bir kardeş isteniyorsa bu durum çok iyi değerlendirilmelidir. Meme kanserli hasta tedavi sonrası gebe kalmak isteyebilir.Bu durum tedavi öncesi onkoloji doktoru ile paylaşılmalı ve kemoterapi,radyoterapi gibi doğurganlığı etkileyebilecek tedaviler ona göre planlanmalıdır.Hastalığın türü ve evresi de kararlarda çok önemli rol oynayacaktır.
Diğer zor bir durumda hamileyken göğüs kanseri teşhisi konulmasıdır. Göğüs kanseri teşhisi konulduğunda gebeliğin hangi dönemde olduğu çok önemlidir. Eğer son üç aysa (3. trimester) pek çok tedavi bebeği etkilemeden yapılabilir. Gebelik esnasında meme kanseri teşhisi anne için daha zor bir durumdur çünkü bebeğin doğumuyla tedavi süreci çakışacak ve anne bebeğine yeterli ilgi gösterememenin üzüntüsünü yaşayacaktır.
Bu dönemde meme kanserli hastanın eşi ve yakınlarının desteği her zamankinden daha önemli olacaktır. Bebeğin bakımının bir yakını tarafından (özellikle anne ,kayınvalide,kızkardeş gibi) tam olarak üstlenilmesi yani bebeğinin emin ellerde olduğunu bilmesi hastayı çok rahatlatacaktır. Eğer meme kanseri teşhisi konulduğunda gebelik erken dönemdeyse gebeliği sonlandırmak gündeme gelebilir.
Tüm bu durumlar ve seçenekler,hasta ,hasta yakınları ve tedavi ekibi tarafından birlikte değerlendirilmeli ve birlikte karar verilmelidir. Meme kanserli hasta için gebe kalmak kadar gebe kalmamak ta çok önemli olabilir.Hasta tedavi sonrası kesinlikle gebe kalmak istemeyebilir.Bu durumda gebelikten korunmak çok önemli bir konu olacaktır. Onkoloji ve kadın hastalıkları uzmanı birlikte hasta için en doğru korunma yolunu hasta ile birlikte seçmelidirler.Karar aşamasında hastanın eşide mutlaka olmalıdır.Meme kanserli hastanın en güvenilir yöntem olan doğum kontrol hapıyla korunması söz konusu olmadığından yöntemler doğru seçilmeli ve hastanın eşine gerekirse vasektomi de(üreme kanalının bağlanması işlemi) önerilmelidir.
Meme Kanseri ve Yakınlarınız
Meme kanseri teşhisi ve tedavi süreci hasta yakınlarını da çok etkiler. Onların bu duruma dahil olma şekilleri ve dereceleri sizin hastalıkla baş etmenizi doğrudan etkiler. Yapılacak en önemli şey , onlarla her konuda açık olmak ve duygu ve düşüncelerinizi açık olarak paylaşmaktır.
Meme Kanserli Hastanın Eşi Olmak
Meme kanserli hastanın eşi olmak kişiye ciddi sorumluluklar yükler. Teşhis ve tedavi sürecinde iyi bir eş olabilmek ve hem kendine hem de eşine iyi bakabilmek için bazı konuları iyi bilmek gerekir. Bir eş olarak çok yoğun duygular yaşanabilir. Şok, kabullenme, korku, endişe gibi duygular eşi hem fiziksel hem duygusal olarak çok yorabilir.
Teşhis öncesi eşler arasındaki ilişkinin türü teşhis sonrası duyguları etkileyecektir. Teşhis sonrası bazen eşler birbirine yakınlaşabileceği gibi tamamen kopabilirlerde.
Göğüs kanserli hastanın eşi olarak değişikliklere hazır olmalı ,sadece hastanın değil özellikle çalışma arkadaşları ,yakın akrabalar vs dahil olmak üzere çevrenin bazı beklentiler içine gireceği bilinmelidir. Doğru olan hem hasta olan eşin, hem çevrenin hem de kendi ihtiyaçlarını iyi değerlendirebilmektir.
Her ne kadar hasta eşinin güçlü olmasını istese de eşin güçlü olamayacağı ve kendini baskı altında hissedeceği anlar olacaktır. Hatta bu durum depresyona kadar gidebilir.Göğüs kanserli hastanın eşi kendini çaresiz, umutsuz, kızgın hissedebilir. Bu nedenle hastanın eşinin de duygularını paylaşması,endişelerini dile getirmesi ve hatta zaman zaman ağlayabilmesi gerekir.Yakın çevrenin yardımı ve bazen de psikiyatrist veya meme kanseri koçu gibi kişilerden profesyonel yardım almak çok doğru olur. Hasta eşe destek olabilmek için hem bedenen hem de ruhen sağlıklı olmak gerekir. Bu nedenle özellikle bu stresli dönemde iyi beslenmeyi ve yeterince dinlenmeyi ihmal etmemek gerekir. Eğer sürekli egzersiz yapma alışkanlığı varsa kesinlikle devam etmek için zaman yaratılmalıdır, böyle bir alışkanlık yoksa da başlanmalıdır. Düzenli egzersiz sağlıklı kalmanın ve stresle baş etmenin en önemli yollarından biridir. Kişi kendine de vakit ayırabilmeli ve gerekirse bir arkadaşla sohbet etmek,yaşadıklarını bir günlüğe kaydetmek gibi eylemlerde bulunmalıdır.Bu onu biraz rahatlatır ve ortamdan uzaklaştırır. Ancak unutmamak gerekir ki bunlar sınırlı yapılmalıdır, hasta eşe destek olmadan ,gerçeklerden kaçmak, kaçışlar için çeşitli bahaneler yaratmak ne hastaya ne de eşe fayda sağlar. Bu kez eşi suçluluk duygusuna ve daha fazla depresyona sokar.
Meme kanserli hastanın eşi teşhis ve tedavi sürecinde güçlü olmak zorundadır ve bu gücü de sağlığına iyi bakarak,eşiyle zorlukları tartışarak,gerçeklerden kaçmayarak bulacaktır. Özellikle teşhis öncesi iyi gitmeyen ilişkilerde teşhis sonrası dengeyi bulmak daha zor olacaktır. Bu durum ilişkinin yeniden toparlanması ve güzel bir yola girmesi için bir fırsat olarak ta kabul edilebilir.
Meme kanseri uzun soluklu bir hastalıktır, tamamen şifa sağlanabileceği gibi hastalığın tekrarlaması da söz konusu olabilir. Bu nedenle yukarda da belirtildiği gibi, kaçmak ,ilişkiyi bitirmek,hiçbir şey olmamış gibi davranmak ,aşırı titizlenmek,kendini adamak gibi hareketler asla çözüm getirmez. Gerçekler kabullenilmeli ve bir plan program dahilinde eşle birlikte yeni yaşam tarzı belirlenmelidir.Unutmamak gerekir ki konuşarak paylaşarak her şey çok daha kolay çözülür.
Meme kanserli hasta ve eşi bu süreci sağlıklı bir şekilde atlattıklarında yaşamın başka zorluklarının da altından daha kolay kalkar hale gelirler ve birbirlerini daha iyi anlarlar ve ilişkileri güçlenir.
Meme Kanseri ve Eşiniz
Eğer hastanın bir eşi varsa ilişkisinde bazı değişiklikler olur. Bazı eşler çok rahat davranırken bazıları da eşlikten ebeveynliğe geçerler. Genellikle hastalıkla ilgili her şeyi çözmek, her zaman pozitif olmak,kötü şeylerden hiç konuşmamak gibi aşırı pozitif bir tutum içine girerler. Bu durum hastayı sıkabilir ve onun olumsuz durumları paylaşmasına engel olur.Bazıları da hiçbir şey olmamış gibi davranmayı tercih ederler,halbuki ciddi şeyler olmuştur.
Bazı eşler teşhisin ciddiyetinden ziyade yeni rollerini çok zorlayıcı bulurlar. Örneğin daha önce evi anne çekip çevirirken, çocukları okula o yollarken bu tip işler uzunca bir süre eşin görevi haline gelebilir.Bu gibi durumların ilişkiyi değiştirebileceğine veya zorlaştırabileceğine hazırlıklı olmak gerekir.Bazen bu durum eşleri çok yakınlaştırabilir de. Eşin tepkisi ne olursa olsun önemli olan sorunları ortaya koymak ve karşılıklı tartışabilmektir. Gerektiğinde profesyonel yardım da alınmalıdır.
Meme Kanseri ve Çocuklarınız
Meme kanserine yakalanmış kadınların yaklaşık üçte birinin okula giden ve aynı evde yaşayan değişik yaşlarda çocukları bulunmaktadır. Pek çok aile için hastalık söylenmeli mi veya ne kadarı söylenmeli konusu ciddi sorundur. Pek çok ebeveyn çocuklarını üzmemek için teşhisi çocuklarından saklama yoluna gider.
Doğru olan olup biteni çocukla paylaşmaktır. Çünkü çocuklar evde ciddi bir şeylerin olduğunu mutlaka sezeceklerdir ve onlara doğru açıklamalar yapılmazsa ebeveynlerine olan güvenlerini kaybedecekler ve endişelerini kendi içlerinde yalnız yaşacaklardır. Bu da onların psikolojilerini, hastalığı söylemekten çok daha fazla bozacaktır. Teşhisi saklamak anneyi de çok yoracaktır çünkü tedavi sürecinde olup biteni saklamak hiç kolay olmayacaktır.
Çocuklara olay anlatılırken yaşlarına uygun bir dil kullanmak gerekir,öncelikle kanser deyince ne anlıyorlar onu bulmak ve bu hastalıkla ilgili yanlış bilgileri varsa onları düzeltmek gerekir,örneğin kanser ölümcül bir hastalıktır gibi. Daha sonraki adımda onlarla duygular paylaşılmalı ve onların size duygularını anlatabilmelerini sağlanmalıdır.. Eğer çocuk gençse ve biyoloji ve hastalık bilgisi yeterliyse onunla tedavi seçeneklerini de paylaşılmalıdır. Özellikle genç kızlarda ben de yakalanacak mıyım endişesi gelişebilir. Bu konuda da onları aydınlatmak gerekir.
Teşhis ile ilgili sınıf öğretmenini de bilgilendirmek ve onun yardımını istemek iyi olur. Okulda özellikle çok sevdiği ve güvendiği bir öğretmeni varsa bu durum onunla da paylaşılmalıdır.
Meme Kanserinde Yenilikler
Hedef Tedaviler
Henüz deneme safhasında olan bir grup ilaç ,sadece meme kanseri hücrelerine etki etmektedirler.Normal hücreleri etkilemeden yapılacak tedavi tabi ki hedeflenen tedavi şeklidir.Bu grup ilaçlara monoklonal antikor (monoclonal antibody) adı verilmektedir. Şu anda kullanımda olan tek ilaç herceptin’dir. Bu tedavi şekliyle ilgili çalışmalar sürmektedir.
Herceptin:
Bazı göğüs kanseri hücrelerinin yüzeyinde HER 2 adında bir madde bulunur ve bu madde hücrenin daha hızlı büyümesi ve çoğalmasını sağlar. HER 2 maddesi pozitif olan kanserler daha hızlı büyürler. Bu hastalarda herceptin kullanmak çok fayda sağlar. Günümüzde ileri evre meme kanserinde yalnız veya kemoterapi ile birlikte kullanılır.
Tedavi şekli:
Haftada veya üç haftada bir verilebilir. Genellikle damar içine verilir. İlk tedavi 90 dakika sürer. Eğer herhangi bir yan etki oluşmazsa daha sonraki tedaviler yarım saatte uygulanır.İlk uygulamada hastanede birkaç saat kalmak ve yan etki bakımında gözlenmek gerekir. İleri evre meme kanseri tedavisi için kullanılıyorsa meme kanseri belirtilerini kontrol altında tuttuğu sürece kullanılır. Eğer erken evre meme kanseri için kullanılıyorsa 1 yıl süreyle uygulanır.
Yan etkileri:
Herceptin normal hücreleri etkilemediğinden yan etki az görülür. Görülürse de ilk 1-2 tedavi sırasında ortaya çıkar sonra kaybolur.
-Gribe benzer belirtiler: Ateş titreme ve vücudun bazı bölgelerinde ağrı oluşabilir .Genelde basit ağrı kesicilerle geçer.
-Bulantı: Genelde hafiftir bulantı ilaçları ile geçer.
-İshal: Genel hafif olur ve ilaca cevap verir.
-Çok ender olarak baş dönmesi, kusma, kızarma, nefes darlığı görülebilir. Genellikle ilk tedavide olur ve geçer.
-Kalp problemleri: Özellikle kemoterapi (dexorubicin) ile birlikte verilirse çarpıntı, tansiyon düşmesi gibi problemler oluşabilir. Bu şikayetler genellikle ciddi değildir ve geçerler.
Avastin ve Lapatinib:
Deneme sürecindeki monoklonal antikor grubu ilaçlardır. Hastaların rızası alınarak deneme grupları oluşturulmaktadır.
Eğer kemoterapi yapılacaksa baştan saçların döküleceğini ama sonra tekrar çıkacağını ona anlatmak gerekir,yoksa bu durumla habersiz karşılaşınca çok korkacak ve endişe duyacaktır.
Ebeveynler çok zorlanırlarsa profesyonel yardım almalıdırlar.
Son Yorumlar