Ozon Tedavisi – Doktor Ozon

Archive for the ‘HASTALIK BELİRTİLERİ’ Category

Uykusuzluk
Uykuya dalma veya sürdürmede güçlük, yani uykusuzluk (insomnia) toplumda her üç kişiden birinde görülen önemli bir sağlık problemidir.
Uykusuzluk her yaşta görülür. İnsanların çoğu bir veya iki gece uykusuzluk çeker, ancak bu durum bazen haftalar, aylar ve hatta yıllarca sürebillir. Uykusuzluk en sık kadınlar ve ileri yaştaki kimselerde görülür.

UYUM BOZUKLUĞUNA BAĞLI UYKUSUZLUK
Uyum bozukluğuna bağlı uykusuzluk birkaç gece süren uykuya dalma veya sürdürme problemidir. Uyum bozukluğuna bağlı uykusuzluk üç aydan daha kısa surer. Bu tip bir uykusuzluk genellikle heyecan veya stress altında oluşur. Çocuklar, örneğin, sonbaharda okulların açılmasından hemen önce uykularında çok sık döner ve hareket ederler. Uykusuzluk önemli bir sınavın veya spor aktivitesinin öncesindeki gece ortaya çıkabilir. Erişkinler önemli bir iş toplantısı öncesinde veya bir aile bireyi veya yakın arkadaşı ile bir tartışma sonrasında sıklıkla kötü uyurlar. Insanlar evlerinden uzakta olduklarında daha kolay uyku problemine sahip olma eğilimindedirler. Zaman dilimi ötesindeki yolculuklar uyum bozukluğuna bağlı uykusuzluğa neden olabilir. Yatma vaktine yakın bir zamanda yapılan egzersiz (dört saat içinde) veya hastalıklar da bu tip bir uykusuzluğa neden olabilir. Stresli durum sona erdiğinde ya da kişi uyum sağlamaya başladığında uyku normale döner.

KRONİK UYKUSUZLUK
Kronik uykusuzluk en az bir ay sürer. Uykusuzların çoğu uykuları hakkında endişelenirler. Ancak tüm uyku problemini uykuya dair endişeye bağlamak yanlıştır. Yapılan bir çalışma bu tip uykusuzluğu olan hastaların uykuda solunum veya anormal kas aktivitesine sahip olabileceği gösterilmiştir. Bir uyku uzmanı uykusuzluğun nedenlerinin çözülmesinde yardımcı olabilir ve etkin tedavileri önerebilir.

PSİKOFİZYOLOJİ (ÖĞRENİLMİŞ) UYKUSUZLUK
Eğer stresli dönemlerde daha kötü uyuyorsanız, gün içindeki performansınızın iyi olmayacağı konusunda endişelenirsiniz. Geceleyin uyumak için daha fazla çaba harcayabilirsiniz. Bu genellikle işlerin daha kötü gitmesine neden olur. Birkaç gece sonra, yatağa gitmeden önce yaptığınız bir takım şeyler size uyku sorunlarınızı hatırlatır. Pijamalarınızı giymek, ışıkları kapatmak ve battaniyeyi örtünmek aniden sizin daha uyanık hale geçmenize neden olur. Psikofizyolojik uykusuzluğu olan bazı kişiler yatakta olmadıklarında hemen uykuya dalabilirler. Kanepede, gazete okurken, televizyon izlerken veya araba kullanırken uykuyakalırlar. Bir ay içinde sadece birkaç gece kötü uyku bile psikofizyolojik uykusuzluğu tetikleyebilir. Tedavide kötü uykuyu hatırlatan şeyleri ”öğrenmeme” ve yeni uyku alışkanlığını öğrenme yer alır.

FİZİKSEL / PSİKİYATRİK HASTALIKLARA BAĞLI UYKUSUZLUKLAR

Birçok tıbbi problem uykuyu bozabilir ve insanların uykusuzluktan şikayetçi olmasına yol açabilir. Psikiyatrik problemler, diğer uyku bozuklukları ve fiziksel hastalıklar kolaylıkla uykusuzluk olarak değerlendirilebilecek şekilde uykuyu değiştirebilirler. Tıbbi hastalığı tedavi etmek uykusuzluğu da tedavi edebilir.

Psikiyatrik problemler. Uykusuzluğun bir çeşidi – oldukça erken uyanma – depresyonu olan hastalarda oldukça sık bir şikayettir. Eğer psikiyatrik bir probleminiz varsa kötü bir uykuya sahip olursunuz. Altta yatan hastalığın tedavisi uykunuzu düzeltmede yardımcı olabilir. Psikiyatrik bozuklukların tedavisinde kullanılan bazı ilaçlar da uykusuzluğa neden olabilir.

Uyku ile İlişkili Solunum Bozukluğu. Uyku apnesi olan kimselerin uyku sırasında nefesi durur. Bu durum kişiyi gece boyunca onlarca hatta yüzlerce kez uyandırabilir. Solunumun durduğu süre 10 saniye gibi kısa olabilir. Çoğu hasta uyandığını hatırlamaz. Uyku apne tanısı için bir uyku testi gerekir. Uyku ile ilişkili solunum problemleri en sık erkeklerde, kilolu kimselerde ve ileri yaştaki erişkinlerde görülür. Uyku apnesi olan kimseler pozitif havayolu basıncı denilen tedaviden sıklıkla fayda görürler. Bu tedavi, uyku esnasında burna takılan bir maske yoluyla hava basıncı vererek havayolunu açık tutar.

Periyodik Bacak Hareketleri. Periyodik bacak hareketleri uyku sırasında kısa kas kasılmalarıdır. Kasılmalar bir-iki saniye süreli bacak sıçramalarına neden olabilir. Kasılmalarher 30 saniyede bir, sıklıkla bir saat veya daha uzun bir süre boyunca devam eder. Bazı kimselerde her gece sürekli bacak sıçraması görülür. Bu hareketler her gece uykuda yüzlerce kısa kesintilere ve huzursuz bir uykuya neden olur. Periyodik bacak hareketleri yaşlandıkça daha sık ve ağır hale gelir. Tedavide ilaçlar, akşam egzersizleri, sıcak banyo veya bunların birleşimi yer alır. Eğer demir düzeyleriniz düşükse, demiri yerine koyma tedavisi de faydalı olabilir.

Gastro-özofajeal reflü (mide ekşimesi). Uyku sırasında mide içeriği boğaza geri gelebilir. Bu durum hastayı gece içinde bir çok kez uyandırır. Göğüsün orta kısmında oluşturduğu ağrı ve sertlik hissi nedeniyle mide ekşimesi olarak adlandırılır. Reflü gün içinde olduğunda, birkaç yutkunma ve dik pozisyon ile problem genellikle çözülür. Uyku sırasında, daha az yutkunma olması ve yatar pozisyon nedeniyle daha fazla reflü oluşur. Uyuyan kişi sıklıkla öksürerek ve boğulma hissi ile uyanır. Eğer böyle bir probleminiz varsa, başınızı yastıklarla yukarı kaldırmayı deneyin. Yatağın baş kısmını da 15-20 cm kaldırabilirsiniz. Reflüyü tedavi eden ilaçlar da kullanılır.

Uykusuzluğa NELER sebep olabilir?

PSİKOLOJİK FAKTÖRLER

Uykusuzluk eğilimi. Bazı kimseler stresli dönemlerde diğer kişilere göre daha kolay uykusuzluk yaşarlar. Diğerleri strese karşı başağrısı veya mide ağrısı ile cevap verir. Kişinin uykusuzluk geliştirmeye yatkın olduğunu ve bunun çok uzun sürmeyeceğini bilmesi, uykusuzluk gelişitiğinde onunla baş etmesinde faydalıdır.

Kalıcı stres. Aile problemleri, ciddi bir hastalığı olan bir evlat veya tatmin edici olmayan bir iş uyku problemlerine katkıda bulunabilir. Stres ile baş etmeyi öğrenmek uykusuzluğunuzu tedavi etmede yardımcıdır.

YAŞAM TARZI

Uyarıcılar. Kafein insanları uyanık tutar. Eğer geceleyin kahve içerseniz, uykuya dalmanızı engellemese dahi, uykunuz daha az dinlendirici olur. Nikotin de insanları uyanık tutar, sigara içiciler içmeyenlere gore daha uzun sürede uykuya dalarlar. Birçok ilaç içerisinde uyarıcı madde içerir. Bu ilaçlar arasında kilo verdiren ve alerji ve astım ilaçları yer alır. Bazı soğuk algınlığı ilaçları da uyarıcı içerir.

Alkol. Yatmadan önce içilen bir bardak şarabın uyumanıza yardımcı olduğunu düşünebilirsiniz. Ancak alkol, çabuk uykuya dalmanızı sağlamakla birlikte, sizin tüm gece boyunca uyku içerisinde kısa sürelerle uyanmanıza neden olur.

Çalışma saatleri. Eğer vardiyalı olarak çalışıyorsanız, uyku problemine sahip olmanız daha olasıdır. Bu durum çalışma saatleri sürekli değişen kimseleri kapsar. Ayrıca gece veya sabah erken saatlerde çalışanları da içine alır. Hafta sonlarında dahi aynı programın sabit tutulması önemlidir. Bu, vücudunuzu belirli zamanlarda uyumaya ve diğer zamanlarda uyanık kalmaya programlamaya yardımcı olur. Her sabah aynı saatte uyanmak uyku şeklinizi sabitlemek için bir yöntemdir. Bir rutine sahip olmak önemlidir.

Egzersiz. Dinlenmenin ve sakin bir yaşam tarzının uykusuzluğu engellediğini düşünebilirsiniz. Aslında, çok az ya da hiç egzersiz yapmayan kimseler geceleri uykuya dalma güçlüğü yaşarlar. Düzenli egzersiz insanların daha iyi uyumasını sağlar. Egzersiz yapmak için en iyi zaman öğleden sonrasıdır. Yatma vaktine yakın egzersiz yapmayın. Yatma vakti ile eegzersiz sonrası kalp hızınızın yavaşlaması arasında en az iki saat bırakın.

Uyku hapları. Uyku hapları doktorunuzun kontrolünde kullanılmalıdır. Bazı uyku hapları, eğer her gün kullanılırlarsa, birkaç hafta sonra işe yaramaz hale gelir. Diğer yandan eğer aniden kullanmayı bırakırsanız, uykunuz bir süre için daha da kötü hale gelir. Bu problem uyku haplarını yavaşça azaltılarak kesme ile azaltılabilir.

ÇEVRESEL FAKTÖRLER

Ses. Yatak odasını mümkün olduğunca sessiz tutun. Yakın yerden geçen trafik, uçaklar, televizyon ve diğer sesler uyanmanıza neden olmadan da uykunuzu bozarlar.

Işık. Yatak odanızı karanlık tutmak için gölgelik veya kalın perdeler kullanın. Işık gözleriniz kapalı olsa dahi gözlerinize ulaşır. Işık uykunuzu dağıtabilir.

Eğer tüm gece kesintisiz olarak uyduğunuzu düşündüğünüz halde yorgun hissediyorsanız, tüm bu faktörler gözden geçirilmelidir.

NE ZAMAN yardım aramalıyım?

Eğer uykunuz bir aydan daha uzun süredir bozuksa ve sizin günlük işlevlerinizi bozuyorsa yardım arama zamanı gelmiştir. Doktorunuza başvurun ve bir uyku hastalıkları uzmanı ile görüşme isteyin. Tıbbi özgeçmişiniz, fiziksel muayene ve bazı kan testleri uykusuzluğun bazı nedenlerinin ortaya konulmasında faydalıdır. Yatak partneriniz ve diğer aile üyeleri sizin uykunuz hakkında değerli bilgilere sahip olabilirler. Onlara horlayıp horlamadığınızı veya uyku sırasında huzursuz yatıp yatmadığınızı sorun. Sağlık bakım uzmanınız da uykusuzluğun sizi gün içinde uykulu veya depresif yapıp yapmadığını veya yaşamınızı diğer şekillerde etkileyip etkilemediğini bilmek isteyecektir.
Uykusuzlukta bazen sadece bilgi verme ve eğitim ile düzelebilir. Bazı kimseler doğal olarak diğerlerinden daha az uyur. Herkesin sekiz saat uyuması gerekir düşüncesi yanlıştır. Kötü uyku alışkınlığına bağlı uykusuzlukta danışmanlık yardımcı olabilir. Diğer durumlarda, ilaçlar veya bir uyku bozuklukları merkezinde değerlendirme önerilebilir.
Eğer bir uyku bozuklukları merkezinde değerlendirilmeniz gerektiği söylendiyse, sizden bir veya iki hafta süreli uyuyarak ve uyanık dönemlerinizi gösteren bir uyku günlüğü tutmanız istenebilir.

Uyku hapları yardım EDEBİLİR Mİ?

Uyku hapları uykusuzluk için tedavi edici değildir. Uyku hapları bazen bir başka hastalıklardan kaynaklanan problemleri maskeleyebilir veya tersine arttırabilir. Örneğin, uyku hapları uyku ile ilişkili solunum bozukluğunu kötü yönde etkiler. Uykusuzluk doğru olarak tanınmalı ve ilaç başlanmadan önce tedavi seçenekleri bir uyku uzmanı ile tartışılmalıdır.
Bazı reçetesiz alınanlar da dahil olmak üzere pek çok uyku hapı mevcuttur. Farklı tip ilaçların bazı avantajları ve dezavantajları vardır. Örnek olarak, bazıları ’kısa-etkilidir’ ve en iyi uykuya dalma güçlüğü olan durumlarda etkilidirler. Diğerleri ’uzun-etkilidir’ ve tüm gece boyunca uyumanızı sağlar. Sizin için en iyi ilacın hangisi olduğunu saptamak için bir uyku uzmanıyla görüşün.

UYKU HAPLARI ŞU DURUMLARDA FAYDALIDIR :

’Jet lag’. Birçok zaman dilimini geçen uçuşlar hem uykusuzluğu hem de gündüz aşırı uykululuğu tetikleyebilir. Vücudunuzun zaman dilim değişikliklerine alışması bir hafta sürebilir. Bir gece uçuşu sırasında uçakta uyumanızı sağlayacak bir uyku hapı almanız uykunuzu daha iyi kılabilir ve gündüz aşırı uykululuğu azaltabilir.

Vardiyalı çalışma. Vardiyalı çalışanlar bazen uykuya dalmayı kolaylaştıracak uyku hapı alabilir. Bu, gündüz uykululuğu azaltabilir ve yeni programa uyuma yardımcı olabilir.

Akut stres. Uyku hapları stresli dönemlerden geçişte uykusuzluğu olan kimselere yardımcı olarak uyku problemlerini engelleyebilir.

Tahmin edilebilir stres. Bir aylık satış toplantısı veya bir konuşma görevi öncesindeki gece her zaman huzursuz uyuduğu bilinen kişiler bu gibi zamanlarda uyku hapı alırlarsa daha iyi dinlenebilirler.

Kronik uykusuzluk. Uyku haplarının elde tutulması kötü uykuya sahip olanlarda periyodik alevlenmeler döneminde yardımcı olabilir ve uykusuzluk ile birlikte olan endişeyi azaltabilirler.

Çoğu uyku haplarının en iyi etkiyi haftada üç kereden az kullanıldıklarında gösterdiklerini bilmek önemlidir.

UYKUSUZLUKTA Davranışsal Tedaviler NELERDİR?

Uykusuzlukta iyi test edilmiş dört davranışsal tedavi vardır.

UYKU KISITLAMASI: Uykusuzluğu olanlar daha uzun uyku süresi sağlayacağını umarak yatakta uzun süre kalabilmektedir. Bunu yerine, yatakta daha fazla zaman geçirmek, uykunun daha geniş bir zamana yayılmasına neden olur, uykuyu böler ve hayal kırıklığını arttırır. Uyku kısıtlama terapisi yatakta geçirilen zamanı kısıtlar ve uykunun daha etkin olmasını sağlar.

UYARICILARIN KONTROLÜ: (Bakınız Tablo 1) Uyarıcıların kontrol edilmesi yatak odasını uyku için davet edici şekilde yapmayı amaçlar. Bazıları için, yatak odası işlerin yapıldığı ya da üzüntülerin yaşandığı yer halini alır. Bu aktiviteler ve düşünceler sıklıkla uykuyu engeller. Yatma zamanında, bu aktiviteler ile sizin yatak odanız arasındaki bağlantılar sizi uyanık tutar. Uyarıcıların kontrol işlemleri yatakta uyanık yatmak da dahil olmak üzere yatak odasındaki uyku ile ilişkili aktiviteleri azaltır. Bunlar uykuya çabuk dalma şansını arttırmak amacıyla yapılır.

TABLO 1 Uyku probleminiz için uyarıcı kontrol yaklaşımı için şu talimatları izleyin
  1. Sadece uykulu hissettiğinizde uyumaya çalışın.
  2. Eğer uykulu hissetmiyorsanız ve 20 dakika içinde uykuya dalamazsanız, yatak odanızdan dışarı çıkın ve başka bir yerde sessiz bir aktiviteye başlayın. Yatak odanıza sadece, ama sadece, uykulu hissettiğinizde geri dönün. Bu işlemi, gece boyunca gerektikçe tekrar edin.
  3. Tatil günlerinizde ve hafta sonlarında dahi düzenli bir uyanma saatini koruyun.
  4. Yatakodanızı sadece uyku, hastalık ve cinsel ilişki amacıyla kullanın.
  5. Gün içinde şekerleme yapmaktan kaçının. Eğer karşı koyamıyorsanız, şekerleme süresini günde bir kez ve bir saatten aza kısıtlayın. Öğleden sonra üçten sonra şekerleme yapmayın.

 

RAHATLATMA TERAPİSİ: Rahatlatma terapisi sakinlik hissi oluşturmaya çalışan bir grup aktiviteden oluşur. Bunlar arasında sakin bir ortamda hoş düşüncelere odaklanmaya çalışılması yer alır. Rahatlatma terapisinin kullanılması uykuya dalma şansını arttırmada yardımcıdır.

BİLİŞSEL TERAPİ: Birçok insan uyku hakkında yanlış inanış ve davranışlara sahiptir. Bazı kimseler sekiz saatten daha kısa süre uyuduklarında kendilerini kötü hissedeceklerine inanırlar. Bilişsel terapide, bu yanlış fikir ve düşüncelerin düzeltilmesi amacıyla bazı metotlar kullanır. Uykunun başlatılmasına ve gün içindeki endişenin ve yatma vaktindeki uyanıklığın giderilmesinde faydalıdır.

İYİ UYKU HİJYENİ

Burada uyku hijyeninizi nasıl daha iyi hale getirebileceğiniz hakkında bazı ipuçları vardır:

  1. Uykulu hissetmeden yatağa gitmeyin.
    Yatma vaktinde uykulu hissetmiyorsanız, başka birşey yapın. Kitap okuyun, hafif bir müzik dinleyin veya bir dergiye bakın. Rahatlatıcı birşeyler bulun, ancak uyarıcı etkisi olmasın.Aklınızdan uyku ile endişlenme fikrini atın. Bu sizin vücudunuzun rahatlamasını sağlayacak ve düşüncelerinizi dağıtacaktır.
  2. Eğer 20 dakika sonra halen uykuya dalamadıysanız, yataktan çıkın.
    Sizin rahatlamanızı sağlayacak başka bir şeyler bulun. Eğer mümkünse, başka bir odaya geçin. Yatak odanız uyumak için gittiğiniz yer olmalı. Canınız sıklıdığında gittiğiniz bir yer olmamalı. Tekrar uykulu hissettiğinizde, yatağa geri dönün.
  3. Her gece yatağa gitmeden önce sizin rahatlamanızı sağlayacak meşguliyetlere başlayın.
    Ilık banyo, hafif atıştırma veya birkaç dakika okuma olabilir.
  4. Her sabah aynı saatte kalkın.
    Bunu tatillerde ve hafta sonlarında da yapın.
  5. Düzenli olarak tüm gece uykusuna sahip olmaya çalışın.
    Sizi gün içinde iyi dinlenmiş hissetmenizi sağlamaya yetecek süre uyuyun.
  6. Eğer yapabilirseniz, şekerleme yapmaktan kaçının.
    Eğer mutlaka şekerleme yapmak zorunda kalırsanız, kısa tutun (bir saatten az). Öğleden sonra saat üçten sonra şekerleme yapmayın.
  7. Düzenli bir programı takip edin.
    Yemek, ilaçlar, ev işleri ve diğer aktivitelerin düzenli olması vücut saatinin düzgün olarak çalışmasına yardımcı olur.
  8. Yatağınızı sadece uyku ve cinsel aktivite amacıyla kullanın.
  9. Öğle yemeğinden sonra kafein almayın.
  10. Yatma vaktinden altı saat öncesinde bira, bir bardak şarap veya diğer alkollü içeceklerden kaçının.
  11. Yatma vakti öncesinde sigara içmeyin veya diğer nikotin içeren gıdalar almayın.
  12. Yatağa aç girmeyin, ancak yatma vaktine yakın saatlerde ağır yemek de yemeyin.
  13. Yatma vaktinden önce altı saat içerisinde ağır egzersizden kaçının.
    Düzenli olarak ancak günün daha erken saatlerinde egzersiz yapmalısınız. (Bir egzersiz programına başlamadan önce doktorunuzla konuşun.)
  14. Uyku haplarından kaçının, veya dikkatli kullanın.
    Çoğu doktor üç haftadan daha uzun bir süre için uyku hapı reçete etmez. Uyku hapı kullanırken alkol almayın.
  15. Endişelenmenize yol açan nedenlerle gün içinde ilgilenin.
    Endişelerinizi bir aile üyesi veya arkadaşınızla paylaşın. Duygularınızı bir günlüğe yazarak ifade edin. Eğer endişeleriniz kalıcı bir problem ise, o halde bir doktor ile konuşun.
  16. Yatak odanızı sessiz, karanlık ve hafif soğuk duruma getirin.
    Bunu hatırlamanın kolay yolu: size bir mağarayı andırmalıdır. Kulağa romantic gelmese de, yarasalar için işe yaramaktadır. Yarasalar şampiyon uykuculardır. Her gün yaklaşık 16 saat uyurlar. Belki de sebebi karanlık ve serin mağarada uyumalarıdır.

Uykuda Hareket Bozuklukları

Uykuda Hareket Bozuklukları içinde en sık görüleni Huzursuz Bacaklar sendromudur.

Huzursuz Bacaklar Sendromu (HBS) bir uyku ile ilişkili bir hareket bozukluğudur. Hastalar geceleri dayanılmaz şekilde bacaklarını hareket ettirme isteği duyarlar. Belirtileri hastadan hastaya değişkenlik gösterir. Hastaların çoğu bacaklarındaki rahatsız edici hisleri tarif etmekte güçlük çekerler. Sıklıkla ‘uyuşma’ ya da ‘karıncalanma’ şeklinde tarif edilir. Bu kramptan çok farklı bir histir. Bacaklardaki bu huzursuzluk hissi en sık olarak baldırlardır. Hareketsiz şekilde oturmak ve yatmak bacaklardaki bu hoş olmayan hisleri artırır. Bacakları hareket ettirmek ve germek ise yakınmaları geçici ve kısa bir süre için azaltır. Bazı hastalarda bacaklar yanında kollarda da benzer hoş olmayan hisler vardır. Bazı HBS hastalarının yakınmaları sürekli değilken diğerlerininki her gece ortaya çıkar. Bu nedenle hastaların birçoğunun uyku kalitesi bozuktur. İyi uyuyama sonucu gün içinde çok yorgun olabilirler. Yine bu nedenle mesleki ve sosyal yaşamları aksayabilir. Gün içi uykululuk hali HBS’nun yaratığı sorunlardan sadece biridir. Bu hastalar sıklıkla araba ya da uçak yolculuklarında çok zorlanabilirler. Benzer şekilde uzun süreli oturmaları gereken sinema, tiyatro ve iş toplantılarında da güçlük çekerler. HBS kalitesiz uykuya neden olması ve uyku bölünmelerine yol açması nedeniyle anksiyete ve depresyona yol açabilir.
HBS olan hastaların çoğunda ‘Uykuda Periyodik Bacak Hareketleri Bozukluğu’ adlı hastalık da bulunur. Hastalar uyurken sıklıkla ayak başparmaklarında geriye doğru bükülme olur. Buna ayak bileği, diz ve kalçanın gerilme şeklindeki eklem hareketi de eşlik edebilir. Bazen bu hareketler eşler tarafından bacakta atma ya da tekme atma şeklinde tarif edilir. Periyodik bacak hareketleri düzenli aralıklarla oluşma eğilimindedir. Aralıkları genellikle 20-40 sn kadardır. Gecenin ilk yarısında daha sık ortaya çıkarlar. Tıpkı kardeş hastalığı olan HBS gibi bu hastalık da bacaklarla birlikte bazen kollarda da olabilir.
‘Uykuda Periyodik Bacak Hareketleri Bozukluğu’ HBS’ndan farklı olarak hemen her zaman uykuda olur. Hastalar bu durumun farkında olmazlar, dolayısıyla kontrol etmeleri de olası değildir. Buna karşın HBS’nun belirtileri gündüz ortaya çıkar ve bacaklarda hoş olmayan hisler nedeniyle bacaklar istemli olarak hareket ettirilir.
‘Uykuda Periyodik Bacak Hareketleri Bozukluğu’ tıpkı HBS gibi uyku kalitesini belirgin şekilde bozabilir. Uyku sırasında kısa süreli uyanıklıklara neden olabilir. Bu hasta tarafından fark edilmeyen kısa süreli uyanıklıklara ‘microarousal’ adı verilmektedir. Bu nedenle bölünmüş ve dinlendirici olmayan uyku ortaya çıkabilir. Hastalar gün boyunca kolayca uyuklar hale gelebilirler. Sıklıkla gazete okurken, televizyon seyrederken, çalışırken ya da araba kullanırken uyuklarlar. ‘Uykuda Periyodik Bacak Hareketleri Bozukluğu’ sadece hastanın değil aynı yatağı paylaşan eşlerinde uykusunu bozabilir. Bu eşler hasta tarafından bütün gece tekmelendiklerini dile getirebilirler. Yine bacak hareketleri nedeniyle üzerlerine örttükleri yatak örtüsü açılabilir ya da düşebilir.

HBS sık görülen bir hastalık mıdır?
HBS hastalarının çoğunluğunda başkaca önemli bir hastalık bulunmaz. Hem kadınlarda hem de erkeklerde görülür. Ülkemizde her 100 kişiden üçünde bu hastalık bulunmaktadır. Batı ülkelerinde daha da yüksek oranlar bildirilmektedir. Hastalığın kendiliğinden gerilemesi gebelik gibi bazı özel durumlar dışında nadirdir. Sıklıkla altta yatan bir neden bulunmaksızın yıllar boyunca aynı seyirde gider. Kadınlarda erkeklere göre daha sık görülmektedir. Yaşlılarda da gençlere göre daha sık görüldüğünü bildiren çalışmalar olsa da ülkemizde şimdiye dek yapılan tek toplum temelli çalışmada genç erişkinlerle yaşlılar arasında fark bulunmamıştır. Özellikle ailesinde HBS bulunan çocuklarda da HBS olabilmektedir. Bazen çocuklardaki bu yakınmalar yanlışlıkla ‘büyümeye bağlı ağrılar’ olarak nitelendirilmektedir. Bazen de bu çocuklara yanlışlıkla halk arasında ‘hiperaktif’ olarak bilinen ‘dikkat eksikliği-hiperaktivite sendromu’ tanısı konulmaktadır. Oysa ki bu çocuklar hiperaktif oldukları için değil HBS nedeniyle bacaklarını hareket ettirme gereksinimi duydukları için yerlerinde duramamaktadır. HBS gebelikortaya çıkabilir ya da şiddetlenebilir. Özellikle gebeliğin son 6 ayında bu durum daha belirgin hale gelebilir. HBS olan hastaların %80’inde ‘Uykuda Periyodik Bacak Hareketleri Bozukluğu’ da bulunmaktadır. Ancak tersi geçerli değildir. ‘Uykuda Periyodik Bacak Hareketleri Bozukluğu’ saptanan hastaların çoğunluğunda HBS yoktur.

HBS’nun nedeni nedir?

HBS olan hastalar yakınmalarını tarif etmekte zorlanırlar. Bu durum yanlışla psikolojik bir hastalığın belirtisi gibi yorumlanabilir. Ama HBS psikolojik bir hastalık değildir. Hastalığın nedeni kesin olarak bulunmuş değildir. Özellikle beyinde aracı görevi yapan bir madde olan ‘dopamin’ üzerinde durulmaktadır. Çünkü sinir sisteminde dopamini artıran ilaçlar tedavide etkili olmaktadır.
Bazı hastalıklarda HBS görülme sıklığı yüksektir. Başka bir deyişle bu hastalıkların HBS için zemin hazırladığı söylenebilir. Bu hastalıklar aşağıdadır:
-Demir eksikliğine bağlı kansızlık
-Bacaklarda kan dolaşımı bozukluğu
-Fıtık ya da bacak sinirlerinde bozukluk
-Böbrek hastalıkları
-Kas hastalıkları
-Alkolizm
-Bazı vitamin ve mineral eksiklikleri
HBS genetik geçişli olabilir. Bu yukarıdaki hastalıklardan biri bulunmayan HBS hastalarının akrabalarından birinde HBS bulunması olasılığı %50’dir. Bu da hastalığın genetik geçişli olabildiğini gösteren bir işarettir. BU genetik geçişli form sıklıkla genç yaşlarda, hatta bazen çocukluk yaşlarında başlayabilir ve tedavisi genetik olmayan forma göre daha güçtür.
Bazı depresyon ilaçları, alerji ilaçları ve ağrı kesiciler HBS belirtilerini ağırlaştırabilirler ya da ortaya çıkarabilirler. Kafein, alkol ve sigara kullanımı hastalığın belirtilerini ağırlaştırır.

HBS teşhisi nasıl konur?
Tanınızı koyabilecek hekimler nöroloji uzmanları ya da uyku hastalıklarıyla uğraşan uzman hekimlerdir. Henüz HBS tanısını koyduracak bir kan testi ya da film bulunmamaktadır. Tanı hekimin ayrıntılı bir hastalık öyküsü alması ve fizik muayene yapmasıyla konulmaktadır. HBS bulguları genellikle oldukça tipiktir ve tanı için ek testler gerekmez. Tanıda şüphe olduğunda ya da HBS’nun ortaya çıkmasını kolaylaştıran ek bir hastalık varsa bunun saptanması için kan tetkikleri, EMG ya da tüm gece yapılan uyku tetkiki gerekebilir. Aşağıdaki yakınmalarınızın olması tümünün olması halinde HBS’nuz var demektir:

  1. Bacaklarınızın her ikisinde birden huzursuzluk hissi ve buna bağlı hareket ettirme isteği
  2. Bu hissin bacaklarınızı hareket ettirmekle geçici olarak azalması ya da kaybolması
  3. Yakınmaların hareketsiz kalınca ve geceleri ortaya çıkması ya da daha belirgin hale gelmesi

HBS nasıl tedavi edilir?
İlk aşama HBS’nun ortaya çıkmasını kolaylaştıran ya da neden olan başka bir hastalığın bulunup bulunmadığını saptamaktır. Bu hastalıklar arasında demir eksikliği anemisi, diyabet ve artrit yer alır. Bazı ilaçların kullanımı da HBS yakınmalarını artırabilir.
Bu hastalıkların tedavisi ya da ilaçların kesilmesi bazen yakınmaların azalmasını, nadiren de kaybolmasını sağlayabilir. Ancak çoğu zaman bu kolaylaştırıcı hastalıklar en uygun şekilde tedavi edilse de HBS ile ilgili yakınmalar devam eder. Zaten hastaların yarısından çoğunda da altta yatan kolaylaştırıcı bir hastalık ya da ilaç kullanımı yoktur.
HBS’nun hafif formlarında çoğunlukla hastanın kendisinin keşfettiği sıcak banyo, bacak masajı, sıcak havlu, buz uygulaması, ağrı kesiciler, düzenli egzersiz ve kafeinli içeceklerden kaçınma gibi tedbirler yararlı olabilir. Akşamların yoğun zihinsel aktivite gerektiren bulmaca çözmek gibi işler yapan hastaların bazılarında da yakınmalar gerileyebilir.
Ancak orta ve ağır derecede HBS olan hastalarda bu tedbirler yetersiz kalır ve HBS tedavisinde kullanılan ilaçlardan almaları gerekir. İlaçların etkinliği hastadan hastaya değişebilmektedir. Aşağıdaki tabloda HBS tedavisinde kullanılan ilaçların listesi yer almaktadır. İlaç seçiminde eşlik eden hastalıklar, yaş, hastalığın ağırlık derecesi gibi faktörler dikkate alınmalıdır. Tüm ilaçların yan etkileri vardır. Bu nedenlerle özellikle tedavinin ilk aylarda çoğu zaman yakın takip gerekir.

GÜNDÜZ AŞIRI UYKULULUK HALİ

Kişinin uyanık iken dayanılmaz uyku atakları olması hastalık belirtisidir. Gündüz olan bu durum pek çok nedene bağlı olabilir.(Şekil 1).

Narkolepsi
Fokal lezyon
Klein-Levin
Prader-Willi
Miyotonik Distrofi
Ensefalit
İMSS Hipersomnisi
Serebral Palsy
Kafa Travması
Serebral Radyoterapi
Nörolojik Hastalıklar
Ateş
Metabolik bozukluklar
Endokrin bozukluklar
Sistemik
hastalıklar
İlaçlar
Psikiyatrik hastalıklar
Şizofreni
Mevsimsel Affektif Bozukluk
Uyku deprivasyonu
Sosyal faktörler
Sirkadyen ritim bozuklukları
İlaçlar
Uyku bölünmesi
Gürültü
Işık
OSA
PLMS
Ağrı
Huzursuzluk
İlaçlar
Sirkadyen ritm
bozuklukları
Jet Lag
Vardiyalı iş
DSPS
ASPS
Düzensiz uyku-
uyanıklık durumu

Gündüz Aşırı Uykululuk
Şekil 1: Gündüz Aşırı Uykululuk Nedenleri
Bu yakınmalarla bir uyku bozuklukları merkezine başvuran hasta bu konuda uzmanlaşmış hekimler tarafından değerlendirilir. Olası nedenler araştırılıp sonuca gidilmeye çalışılır.
Birçok hastalık birbiriyle karışabilecek ortak belirtilere sahiptir. Gündüz aşırı uykululuk hali durumu da birçok hastalık için ortak bir belirti olsa da, unutulmaması gereken en önemli hastalıklardan birisi “Narkolepsi” dir.
1880 yılında tanımlanabilen hastalığın 1916 yılında ‘katapleksi’ denilen durumla ilgisi belirlenince “Narkolepsi-Katapleksi Sendromu” olan adlandırılmıştır.
Gün içinde uygunsuz saat ve ortamlarda olan kısa süreli dayanılmaz uyku atakları ve kişinin kendini sürekli uykusuz hissetmesi hastalığın olmazsa olmaz belirtisidir. Ayrıca;
-‘Katapleksi’ adı verilen heyecanla (gülme, şaşırma, korkma vb) ortaya çıkan kısmi veya tam kas gücü kaybı (olduğu yere yığılma şeklinde)
-Çok hızlı uykuya dalma, dalar dalmaz çok canlı, korkunç rüyalar veya halüsinasyonlar görme
-‘Uyku Paralizisi’ adı verilen, halk arasında ise ‘karabasan’ olarak bilinen sabah uykudan uyanıldığı sırada bilinç yerinde olmasına rağmen kısa süreli hiçbir organını felç olmuş gibi hareket ettirememe hastalığın diğer belirtileridir.
Bu yakınmalarla uzmana başvuran kişinin anlattıkları ve yaşadıkları narkolepsi ile uyumlu ise hastaya polisomnografi denilen “uyku testi” yapılır. Bu testin normal çıkması beklenir. Gündüz uykululuk halinin subjektif (“Epworth uyku skalası” gibi anketlerle) ve objektif (MSLT veya MWT gibi testlerle) değerlendirmeleri vardır. Uyku testi yapılan gecenin ertesi günü ise “MSLT” denilen “gündüz uyku testi” tanı koymaya yardımcıdır. Narkoleptik hastalarda 2 saat aralarla yaklaşık 4-5 kez 20’şer dakikalık uyku çekiminin yapıldığı MSLT testinde normal insanlardan çok daha erken şekilde uykunun lk 5-10 dakikasında REM uykusu denilen uyku fazına rastlanır.

Narkolepsi Hastalığın Nedeni Nedir?
Neden tam olarak bilinmemektedir. Son yıllarda “Hipokretin” denilen beyinden salınan bir hormonun bu hastalarda düşük seviyede olduğu, bu hormonu salgılayan genetik yapının bozuk olduğu belirlenmiştir. Ailesel olgular bildirilmiştir.

Ayırıcı Tanı
En sık “İdiopatik Hipersomni” denilen hastalık ile karışır. Bu hastalıkta narkolepside gözlenen halüsinasyonlar, katapleksi ve uyku paralisi gibi belirti ve bulgular olmaz.
Narkolepsi hastalığı akla gelmezse bu tip hastalar psikiyatrik durum olarak da değerlendirilebilir.
Nadir görülen bir hastalık olan ‘Kleine – Levin Sendromu’ da unutulmamalıdır. Bu hastalıkta günde 16 saatin üzerinde uyuma (3 – 15 gün sürebilir), aşırı yemek yeme veya cinselliğe aşırı istekli olma gibi belirtiler gösterebilir. Daha genç yaşta, stres sonrası veya bir enfeksiyon sonrası ortaya çıkması beklenir.

Tedavi

Katapleksi, halüsinasyonlar ve uyku paralizisi gibi durumları düzeltmek için 10 – 20 mg/gün Clomipramin tedavisi, gündüz uykululuk halini düzeltmede ise Modafinil 100 – 400 mg/gün günümüzde en geçerli tedaviyi oluşturur. Tedavide uzman hekim takibi önemlidir.
Ayrıca; uyku hijyeni ile ilgili öneriler (düzenli aynı saatte yatmak, yatmadan önce ağır yemek yememek, alkol ve sigaradan uzak durmak, yatmadan 4 saat önce hafif bir egzersiz yamak gibi) hastanın bilgisine sunulur.

Uykuda anormal davranışlarla seyreden uyku buzuklukları (PARASOMNİ)
Parasomni, uyku sırasında olan normal dışı durumları belirtmek için kullanılan bir sözcüktür. Bu durumlar genelde uykuda olur. Ancak çoğu kişide çok seyrek olarak gerçekleşir. Bununla birlikte bazen sıklaşır, şiddeti artar ve tedavi gerektirir.

Uyanıklık bozuklukları nedir?
Uyanıklık bozukluları ensık görülen parasomnilerdir. Konfuzyonel uyanma, uyurgezerlik ve uyku terorü bu grup içerisindedir. Bu bozukluklarda kişi hem uyanıktır hem de uykudadır. Çoğunlukla, rüya görülmeyen uykunun en derin döneminde olur. Kişi bazı karışık davranışları yapabilecek kadar uyanık olmasına karşın yine de uykudadır ve yaptıklarını hatırlamaz.
Parasomniler çocuklarda sıktır. Ancak bu çoğunlukla ciddi bir hastalığın belirtisi değildir. Bazen yorgunluk, ateşli hastalık veya bazı ilaçlar bu tür bozuklukların daha çok oluşmasına neden olabilir.

Konfüzyonel Uyanmalar.
Bebeklerde ve çocuklarda en sıktır. Ancak bazen erişkinlerde de olabilir. Ağlama ve yatağın etrafında şaşkın şekilde gezme ile başlar. Dışarıdan bakıldığında uyanık ama şaşkındır. Bu sırada uyandırmak güçtür. Süresi yarım saate kadar uzayabilir. Çoğunlukla sonunda uyanır , ne olduğunu hatırlamaz ve tekrar yatağa gidip uyumak ister.

Uyurgezerlik.
Daha büyük çocuklarda sıktır. Bazen sadece yataktan kalkar ve birkaç adım atar. Ancak bazen de evin dışına bile çıkabilirler. Bazen konuşurlar ama ne dedikleri anlaşılmaz. Bazen daha karmaşık şeyler de yapabilirler. Örneğin odadaki eşyaların yerlerini değiştirebilirler. Bu sırada yaralanmalar da olabilir. Bunun için önlem alınması gerekebilir.
Ama çoğunlukla tedaviyi gerektirmez. Hasta ve ailesi bunun ciddi bir hastalığın belirtisi olmadığına inanmalıdır. Çocuklarda, yaş ilerledikçe olma sıklığı azalır. Seyrek olarak erişkin yaşta da devam edebilir.

Uyku İle İlişkili Yemek Yeme.
Uyurgezerliğin nadir bir şeklidir. Uykuda bilinçli olmaksızın bir şeyler yenilir. Sonuçta ciddi kilo alımına yol açar. Her yaş ve cinsiyette olabilmesine karşın, genç kadınlarda daha sıktır.

Uyku Terörü.
Uyanıklık bozukluklarının en dramatik olanıdır. Çoğunlukla ‘tüyleri ürperten’ bir çığlıkla başlar. Çok korkmuş gibidir. Göz bebekleri büyür, nefes alması hızlanır, terler ve çok hareketlidir. Yataktan atlar; odanın ve hatta evin içinde çılgın gibi dolaşır. Bu sırada hem kendilerine hem de etrafındakilere zarar verebilir.
Bu olay her ne kadar seyredenleri dehşete düşürse de yaşayan kişi, bunun farkında değildir. Uyandığı zaman hiçbir şey hatırlamaz. Kabus veya kötü rüyalardan en büyük farkı da budur, yani olay rüya ile ilişkili değildir.

Değerlendirme

Çocukluk çağında ve yukarıda anlatıldığı şekilde olan uyanıklık bozukluklarında doktora gitmeye gerek yoktur. Ancak şu durumlarda doktor yardımı almalısınız:

  1. Yaralanmalara yol açabilecek veya etrafındakilere zarar verebilecek tehlikeli durumların oluşması
  2. Diğer aile fertlerini ciddi şekilde rahatsız etmesi
  3. Gündüz aşırı uykululuk olması.

Bu durumlarda mutlaka bir uyku hastalıkları merkezine başvurulmalıdır. Ayrıca eğer çocukluktan sonra bu yakınmalar devam ediyor ise yine mutlaka tıbbi yardım istenmelidir. Bazı hastalarda bu bozukluklar, uyku apnesi, mide rahatsızlıkları veya uykuda bacak hareketleri nedeniyle ortaya çıkabilir. Uyku tıbbı uzmanı bu durumları değerlendirecektir.

Uyanıklık Bozuklukları İçin Tedavi Var mı?

Uyanıklık bozukluğu olan kişinin yaralanmasını önlemek için basit önlemler alınmalıdır. Yatak odasındaki eşyaların, yaralanmaları önleyecek şekilde düzenlenmesi, pencerlerin iyi kapatılması, kapı ve pencerelere kilit veya alarm takılması alınabilecek önlemlerdir.
Yaralanmalara, çevresindekilere şiddete, aşırı yemek yemeye veya çevresindekileri rahatsız etmeye yol açan uyanıklık bozuklukları tedavi gerektirir. Bunlarda ilaç ve değişik tedaviler uygulanır.

Bazı diğer parasomniler nelerdir?
Daha seyrek olmak üzere aşağıdaki durumlarla da karşılaşılabilir:

Hipnagojik Halusinasyonlar ve Uyku Felçleri.
Hipnagojik halusinasyon, çoğunlukla uykuya dalmadan hemen önce olan uyanıkken rüya görme durumlarıdır. Bu rüyalar gerçek gibi olduğu için ürkütücü olabilir.
Uyku felci (karabasan) ise uyanıldığında kol ve bacakların felç olmuş gibi hareket ettirilememesidir. Çoğunlukla bir rüyadan sonra olur.
Hipnagojik halusinasyonlar ve uyku felçleri birlikte olabilirler. Narkolepsi hastalığında sıktır. Bunun dışında uykusunu alamamış kişilerde de olabilir.

Geceleri olan havaleler.
Sadece uykuda olan havalelerdir. Hasta çığlık atabilir, kalkıp yürüyebilir, koşabilir veya yataktan düşebilir. Uyanıklık bozukluğu sanılabilir. Çoğunlukla ilaç tedavisi gerekir.

Hızlı Göz Hareketleri (REM) Uykusu Davranış Bozukluğu.
Rüyalarımızın çoğunu gördüğümüz REM uykusu döneminde, normalde solunum kasları dışında tüm kaslarımız felç olmuş gibidir. Bazı kişilerde bu felç olma durumu tam gerçekleşmez. Bunun sonucunda rüyaları sırasında rüyalarında yaptıkları şeyleri bizzat yaparlar. Yani bir anlamda rüyalarını oynarlar. Bu da hem kendisine hem de yakınlarına zarar verebilir. Tedavisi ilaçlar ile yapılır.

Uykuda İrkilmeler.
Çoğu kişi en az bir ya da birkaç kez bu durumu yaşamıştır. Tüm vücutta uykuya dalarken ani irkilme olur. Vücudun irkilmesi dışında başka şekillerde de olabilir. Örneğin ani ışık veya ses algılama şeklide de olabilir. Çoğu kez zararsızdır.

Diş Gıcırdatma (Bruksizm).
Çok yaygındır. Şiddetli durumlarda ağız içine bazı aletlerin takılması gerekebilir.

Ritmik Hareket Bozukluğu.
Çoğunlukla çocuklarda görülür; daha nadir de olsa erişkinlerde de olabilir. Başın veya vücudun sallanması veya başın sağa-sola çevrilmesi şeklinde olur. Bu durum uyku başlamadan hemen önce veya uyku sırasında ortaya çıkar. Bazı şiddetli durumlarda tedavi gerekebilir.

Uykuda Konuşma.
Normal bir olaydır ve tedavi gerektirmez.

Ne zaman doktora gitmeliyim?

  1. arasomni şiddet içeriyor ise veya yaralanmalara yol açıyor ise
  2. Evdeki diğer kişileri rahatsız ediyor ise
  3. Aşırı gündüz uykululuğuna yol açıyor ise
    Bir uyku hastalıkları merkezine başvurulmalıdır.

UYKU BOZUKLUKLARI BİRİMİ OLAN HASTANELER

  1. İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  2. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  3. Dokuz Eylül Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  4. UYEPAM S.B. Bakırköy Profesör Mahzar Osman Ruh Sağlığı Ve Sinir Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Uyku ve Epilepsi Araştırma Merkezi
  5. Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  6. Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Epilepsi ve Uyku Bozuklukları Birimi
  7. Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  8. Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Uyku Bozuklukları Birimi
  9. Karaelmas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  10. Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  11. Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  12. Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  13. Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  14. Kafkas Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  15. Karadeniz Teknik Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
  16. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Anabilim Dalı Uyku Bozuklukları Birimi
Etiketler:

Kaşıntı nedir?
Kaşıntı kaşınma arzusu uyaran bir duygudur. Kaşıntı kişiyi oldukça rahatsız edebilir. Şiddetli olduğunda uykusuzluğa, gerginliğe ve depresyona neden olabilir. Kaşıntının gerçek nedeni bilinmemektedir. Derideki sinirler etkilenerek, histamin adlı bir kimyasal salgılanınca, beyinde kaşıntı duyusunu oluşturur. Kaşıntı bazen bir cilt hastalığı ile birlikte olabilirken, bazen de bir iç hastalığının belirtisi olabilir. İç organ hastalığı bulunmayan diğer kaşıntılı hastalarda kaşıntının nedeni psikolojik olabilir.

Kimlerde kaşıntı vardır?
Kaşıntının çok belirgin rahatsızlık verdiği bir çok deri rahatsızlığı vardır. Örneğin kurdeşen, su çiceği ve egzema da kaşıntı vardır. Bazı deri hastalıklarında ise döküntü olmadan kaşıntı olabilir. Yaşlılarda görülen kuru deriye bağlı kaşıntı bunun bir örneğidir. Bu kaşıntı özellikle kışın atar ve deride başka bir bulgu yoktur. Kaşıntının nedeni genellikle kuru cilt olmakla birlikte bazen kaşıntının nedeni bir iç hastalığı da olabilir. Derinin uyuz gibi bazı parazitik hastalıklarında da oldukça kaşıntı mevcuttur. Dermatoloji uzmanları bu hastalıklara muayene ile kolaylıkla tanı koyabilirler. Eğer bir bende kaşıntı var ise bu benin kansere dönüştüğünün bir belirtisi olabilir. Bu durumda tanı koyabilmek için biyopsi yapmak gerekebilir.

Kaşıntıya neden olabilecek bir çok iç hastalığı vardır. En sık rastlanılan böbrek yetmezliğine bağlı kaşıntıdır. Hepatit C yi de içeren karaciğer rahatsızlıkları, guatr ( tiroid bezinin fazla veya az hormon salgılaması) da kaşıntı nedenleri arasındadır. Demir eksikliği, polistemia vera ve multibl myeloma gibi kan hastalıklarında da kaşıntı olur. Ara sıra lenfomalarda da kaşınyı görülebilir. İnme gibi nörolojik tablolarda da kaşıntı olabilir.

Kaşıntıya neden olan hastalıklar:
• Deri Hastalıkları
• Kronik Böbrek Hastalıkları
• Karaciğer ve Safra Yolları Hastalıkları
• Lenfomalar
• Özellikle yaşlı kişilerde cilt kuruluğu
• Makat bölgesinde inatçı kaşıntı ( Pruritus Ani)

Mide-barsak ve karaciğer hastalıklarında kaşıntı ile ortaya çıkabilen iki önemli rahatsızlık “safra akımının bozulması (kolestaz)” ve “makat bölgesindeki kaşıntı (Pruritus Ani)”dır.

İnatçı Kaşıntılara Dikkat:
Safra akımındaki bozulma karaciğer ve safra yollarının pek çok hastalığına bağlı olarak oluşabilir. Bu durumda normalde safra ile atılan maddeler kan ve diğer dokularda birikir ve kaşıntı gelişir. İyileşmeyen veya tekrar eden inatçı kaşıntı veya kaşıntı ile birlikte sarılık, idrar renginde koyulaşma, dışkı renginde açılma, halsizlik, bulantı, kusma, ishal, karın ağrısı, karında şişlik, ateş gibi bulguların bir kısmı varsa mutlaka bir gastroenteroloji uzmanına başvurulmalıdır. Tedavi altta yatan nedene göre değişmektedir.

Aşırı Temizlik kaşıntı Nedeni Olabilir:
Makat çevresinde ciddi kaşıntılar özellikle geceleri ortaya çıkmaktadır. Genellikle nedeni belli değildir. Bazı hastalarda makat çevresi ve genital bölgenin kötü hijyeni veya sabun, deterjan ve parfümlerle aşırı temizlik kaşıntının nedeni olabilir.

Çocuklarda makat çevresinde kaşıntının en sık sebebi halk arasında kıl kurdu olarak bilinen barsak parazitidir (oksiüriazis). Makat çevresinde kaşıntı ile birlikte kızarıklık, ödem, ileri dönemde ciltte beyazlaşma ve kalınlaşma görülebilir. Çocuklarda geceleri şiddetli kaşıntı (parazitin makat çevresindeki cilde yumurtalarını bırakması nedeni ile) olabilir.

Makat bölgesindeki kaşıntının diğer nedenleri ise:
• Hemoroid, fissür, fistül, tümör, geçirilmiş cerrahi veya radyoterapi
• Primer dermatolojik hastalıklar (liken planus, atopik egzema, psoriasis, seboreik dermatit)
• Mantar infeksiyonları (dermatofitozis, kandidiyazis)
• Parazitler (kıl kurdu, uyuz hastalığı)
• Kontakt dermatit (sabunlar, kremler ve antibiyotik kullanımına bağlı)

Ayrıca dar giysiler, obezite, şeker hastalığı, sıcak hava ve beslenme biçimi de bu tür yakınmaları tetikleyebilmektedir.

Tedavi:
• Sabun ve deterjanlar ile aşırı ovmadan kaçınılmalı. Makat çevresi kuru tutulmalı.
• Dar ve naylon giysilerden uzak durulmalı. Pamuklu çamaşır tercih edilmeli.
• Kahve, çay, kola, bira, çikolata, domates, baharatlar perianal kaşıntıya neden olabilmektedir. Bu gıdalar diyetten 2 hafta süre ile çıkarılmalı ve semptomlar düzeldikten sonra birer birer diyete eklenmelidir.
• Dirençli vakalarda dermatoloji ve psikiyatri muayeneleri yararlı olabilir.
• Hemoroid, mantar infeksiyonları, parazitler gibi tespit edilebilir nedenleri tedavi etmek gerekir.

Etiketler:

ÖKSÜRÜK
Öksürük solunum yolu hastalıklarında en sık görülen belirtilerden biridir. Solunum yollarına giren yabancı cisimleri ya da içeride oluşan bronş salgısı, balgam, kan gibi patolojik maddeleri dışarı atmaya yönelik bir refleks biçiminde ortaya çıkar. Şiddetli bir soluk vermeyle birlikte gırtlağın kapanmasını sağlayan ses tellerinin kasılmasından oluşur. Göğüs kaslarının bu sıradaki ani kasılmasına karın kasları da eşlik eder. Soluk borusunun içindeki basıncın yükselmesi gırtlağı açılmaya zorlar ve zorlanan gırtlaktaki ses tellerinin titreşimi tipik öksürük sesinin çıkmasına yol açar.Öksürük solunum yollarının herhangi bir bölümünün uyarılmasıyla gelişen bir refleks değildir. Örneğin, akciğer hava keseciklerinin (alveol) duvarı uyarıldığında insan öksürmez. Öksürük öncelikle gırtlak, soluk borusu ve bronşların bir bölümünden kaynaklanır.
Zatürree gibi bir akciğer hastalığında balgam bronşlara ulaşmadıkça öksürük görülmez. Akciğer zarı (plevra) hastalıklarında, örneğin plöre-zideyse inatçı bir öksürük vardır. Solunum yollarında gerçek bir hastalık olmadan da histeri ve ruhsal gerginliğe bağlı, sinirsel öksürük görülebilir.Başlıca iki tip öksürük vardır:
Kuru öksürük: Öksürük sesi yalnızca ses tellerinin titreşimiyle oluşur. Hasta balgam çıkarmaz. Bu tip öksürük genellikle şu durumlarda görülür:

1) Balgam oluşturmayan -gırtlak, soluk borusu ve bronş İltihaplarında;

2) plörezi gibi akciğer zan hastalıklarında.
Veremin başlangıç döneminde görülen “kesik öksürük” de bir tür kuru öksürüktür.

• Balgamlı öksürük: Ses tellerinin gerilmesiyle ortaya çıkan sese balgam parçacıklarının solunum yolları boyunca hareketiyle oluşan sesler de eklenir. Değişik miktarlarda da olsa balgam her zaman vardır, ama hastanın küçük çocuk, yaşlı vb olması gibi durumlarda öksürükle dışarı çıkarılamaz, yutularak mideye gider.Bir önceki bölümde açıklandığı gibi öksürüğün “kuru” ve “balgamlı” olmak üzere başlıca iki tipi vardır. Ama öksürük bunlardan başka bazı özel biçimlerde de ortaya çıkabilir. . • Nöbet halinde öksürük: Derin ve gürültülü bir soluk almayla kesilen, arka arkaya şiddetli öksürüklerden oîuşur. Tipik olarak boğmacada görülür, ama bronş mukozasının zedelendiği durumlarda ya da solunum yollarına yabancı cisimler kaçtığında da ortaya çıkabilir.• Havlar gibi öksürük: Kuru, bazen hınitdıdır. Hastanın sesi kısıktır. Larenjit, difteri vb hastalıklara bağlı.ses telleri iltihabında, özellikle de küçük çocuklarda akut gırtlak-soluk borusu-bronş iltihabında görülür.• fki tonlu öksürük: Farklı tonlarda iki sesin birleşmesiyle ortaya çıkar. Seslerin biri gırtlakta ses telleri düzeyinde, öbürü daha aşağıda, soluk borusu ve bronşlarda oluşur.

• Kuru, kısık öksürük: Yüksek sesli bir öksürük değildir, ama çok rahatsızlık verir. Gırtlakta tümör ya da verem gibi ses tellerinin ağır lezyonlarmda görülür.Bir önceki bölümde açıklandığı gibi öksürüğün “kuru” ve “balgamlı” olmak üzere başlıca iki tipi vardır. Ama öksürük bunlardan başka bazı özel biçimlerde de ortaya çıkabilir. . Nöbet halinde öksürük: Derin ve gürültülü bir soluk almayla kesilen, arka arkaya şiddetli öksürüklerden oluşur. Tipik olarak boğmacada görülür, ama bronş mukozasının zedelendiği durumlarda ya da solunum yollarına yabancı cisimler kaçtığında da ortaya çıkabilir.• Havlar gibi öksürük: Kuru, bazen hınitdıdır. Hastanın sesi kısıktır. Larenjit, difteri vb hastalıklara bağlı.ses telleri iltihabında, özellikle de küçük çocuklarda akut gırtlak-soluk borusu-bronş iltihabında görülür.• fki tonlu öksürük: Farklı tonlarda iki sesin birleşmesiyle ortaya çıkar. Seslerin biri gırtlakta ses telleri düzeyinde, öbürü daha aşağıda, soluk borusu ve bronşlarda oluşur.• Kuru, kısık öksürük: Yüksek sesli bir öksürük değildir, ama çok rahatsızlık verir. Gırtlakta tümör ya da verem gibi ses tellerinin ağır lezyonlarmda görülür

Etiketler:

ATEŞ

Posted on: Aralık 4, 2010

Ateş, vücut sıcaklığının patolojik nedenlerle  maksimum değerler üzerinde bulunması, yani vücut sıcaklığının 37 derece’nin üstüne çıkması halidir.

Vücut ısısını ölçmek için kullanılan termometrenin deri ile yani koltukaltı, kasık ya da ağız, makat gibi mukozayla örtülü bir yüzeyle temas etmesi gerekmektedir. Vücudun normal sıcaklığı koltuk altı 36-37 derece’dir. Makatta 37 derece, kasıklar ve ağızda bu iki değerin arasındadır. Günlük sıcaklık ritmi küçük değişimler gösterebilir. Vucut sıcaklığı akşam saat 18.00 sularında maksimuma varmakta, gece saat 04.00 sularında minimuma inmektedir. Bu iki limit arasında normal ısı farkı 05-1 derece kadardır.

Kadınlarda vücut ısısı, bir adet devresi boyunca değişkenlik gösterir. Yumurtlamadan önce yükselir ve bu durum doğum kontrolünde, gebe kalınabilecek ve kalınmayacak günlerin hesabında yararlıdır.

İnsanoğlu vucut sıcaklığını çevrenin +50 derece ile –50 derece arasındaki 100 derecelik bir sıcaklık gradientine rağmen sabit olarak korunmaktadır. Bu nedenle, C. Bernard iç sıcaklığın sabit tutulması özgür hayatın şartıdır demektedir.

Ateş yükselmesi vücudun bir yanıt reaksiyonudur ve iyi izlenmesi halinde hastalığın tanısında hekime yardımcı olacaktır.

Ateşin ritmi günlük ateş traseleri izlenerek saptanabilir. Böylece hastalıklara göre oldukça anlamlı değişiklikler gösteren ateş tipleri elde edilir. Başlıca ateş tipleri şunlardır:
1-Febris Continua: Yükselmiş seyrederken günlük oynamaların 0.5-1 dereceyi geçmediği ateş.
2-Febris Remittent: 38 derecenin üzerinde kalmakla beraber, günlük oynamaların 1 dereceden fazla olduğu ateş.
3-Febris İntermittent: Günde en az bir defa normale inen ateş.
4-Febris Recurrent: Birkaç gün yüksek devamdan sonra krizle düşen ve birkaç gün normal gittikten sonra aynı paternin tekrarladığı ateş.
5-Febris Undulens: Yavaş yavaş yükselip maksimuma vardıktan sonra yavaş yavaş düşerek normale inen ve sonra yeniden aynı dalgayı çizen ateş.
6-Febris Ephemera: Bir iki günlük ateş.
7-Febris İrregularis: belli bir düzen göstermeyen ateş.

Ateşin Kademeleri
Subfebril Ateş 37.2-38 derece
Hafif Ateş 38-38.5 derece
Orta Ateş 38.5-39 derece
Yüksek Ateş 39-40 derece
Hiper Ateş 40-43 derece

Ateş yükselmesi hemen çok defa bir enfeksiyon hastalığını düşündürmelidir. Fakat enfeksiyon dışı nedenlerden dolayı da ateş yükselmesi görülebilir.
Ateşin Nedenleri
*Enfeksiyon hastalıkları
*Fazla ve uzun süren egzersiz,
*Psikojenik faktörler ( Heyecanlanma vb. )
*Serum verme, kan nakli, yanıklar vb.
*Metabilzma hastalıkları ( Gut, Porfiriya, Hipertrigliserimiya vb. )
*Tümörler ( Hipernefroma, Lenfoma, Akut Lösemi vb. )
*Vasküler olaylar ( Trombofilebit, Kalp ve Akciğer Enfaktüsleri vb. )
*Beyin trombozu ( Beyin damarlarında pıhtılaşma )
*Sıcak çarpması
*Bazı ilaçlar ( Kokain, Kafein, Adrenalin, Penisilin vb. )
*Bağışıklık sisteminin hastalıkları
*Hipertiroidizm vb.

Ateşin Belirtileri
*Terleme,
*Nabız sayısının artışı yani taşikardi,
*Albuminüri,
*Ürperme,
*Dudak uçuğu,
*Delirium yani bilinçsiz saldırgan hareketler,
*Havale yani kasılma nöbetleri görülebilir. Çocukların bir kısmı ateşlendiğinde vücudu sertleşir, kolları ve bacakları istek dışı hareket eder, kasılır ve gözleri geriye döner, bu durum havale olarak adlandırılır.

Yüksek Ateşin Tedavisi
*Hasta hemen soyulmalı ve soğuk uygulama yapılmalıdır.
*İlaç tedavisi ( Aspirin ve Parecetamol vb. gibi ateş düşürücü ilaçlar alınabilir. )
*Bol sıvı almalı.

Yüksek ateş durumunda gecikmeden doktora başvurmanız gereken durumlar:
*Ateşin 37 dereceden fazla olması,
*Ateşin 72 saatten uzun sürmesi,
*Şiddetli baş ağrısı, ense sertliği, öksürük, idrar yaparken yanma vb. şikayetlerin de olması.
*Kalp hastalığı, şeker hastalığı veya başka kronik hastalıkların kişide var olması.

Ateş Hakkında Bilinmeyenler
*Ateş tek başına bir hastalık değildir, birçok hastalığın belirtisi olabilir.
*Serin hava ateşli hastaya zarar vermez, aksine, ateşin düşmesine yardımcı olur.
*Ateşli çocuğun örtüler, yünlülerle örtülmesi havale tehlikesini arttırır ve vücudun su ve tuz dengesinin bozar.
*Ateşli hasta terleme yoluyla önemli ölçüde sıvı kaybeder. Hastaya bol bol su, çay, meyve suyu içirerek kaybolan sıvının yerine konması gerekir.
*Ateş vücudumuzun dostudur ve her iyi dost gibi bize hoşumuza gitmeyen bazı haberler verir.
*Ateş virüs veya bakterilerin vücudumuzu istila etmesinin erken uyarı işaretidir.
*Ateş vücudun savunma sistemlerinin mikrop istilasına karşı koyduğunu gösterir.
*Ateş kendi başına vücut savunma kavgasının bir parçasıdır.
*Çocuklara kesinlikle aspirin verilmemelidir.
*Yüksek ateşe bağlı havale çocuklarda çok az da olsa sarılık riskini arttırır fakat beyninde bir hasara yol açmaz.
*Çocuklar bir kez havale geçirdiklerinde bir daha geçirme riskleri hiç geçirmeyenlere oranla daha fazladır.

Etiketler:

KABIZLIK (KONSTİPASYON):. Kabızlık, günümüzün modern toplumlarında gitgide daha da yaygınlaşan bir yakınma, bir belirti olarak karşımıza çıkmaktadır. Kabızlık kavramı kişiden kişiye değişmektedir. Kimi insan oldukça katı bir dışkı çakardığında, kimi insansa bir gün dışkılamadığında kabız olduğundan yakınır.Kabızlık için genel bir tanımlama yapmak gerekirse şöyle diyebiliriz: Kişinin 3-4 günde bir zorlanarak, az sayıda, genellikle küçük yuvarlak kitleler biçiminde dışkılaması durumu kabızlıktır. Kabızlık oluştuğunda, buna baş ağrısı, iştahsızlık, dilde paslanma gibi ek belirtiler de eklenir.

Kabız kimseler, dışkılama sırasında aşırı derecede ıkındıklarından, hemoroid riskiyle daha fazla karşı karşıyadırlar. Sıklıkla da kabızlık ve hemoroit bir arada görülür. Kabızlığı, kalınbağırsakların normal işlevlerinin aksamasının bir sonucu olarak görebiliriz. Kalınbağırsakların belli başlı üç işlevi vardır. Bunlardan ilki, incebağırşaktan gelen sindirilmiş besin artıklarını bir yandan sıkıştırırken ,diğer yandan da içlerindeki fazlalık suyun bir bölümünü emerek bunların katılaşmasını sağlamak. İkincisi bu besin artıklarını ileriye rektuma doğru itmek. Üçüncüsü ise rektumun gerilmesiyle dışkılama olayını gerçekleştirmektir.

Eğer besin artıkları kalınbağırsaklar içinde yeterli bir hızla ilerleyerek, rektuma doğru gönderilmezlerse, uzun süre kolonlar içinde kalarak fazla miktarda suyun kalınbağırsaklar tarafından emilmesine, böylece de dışlanın sertleşmesine yol açacaklardır. Kalınbağırsakların yukarıda değindiğimiz işlevleri büyük ölçüde otonom sinir sisteminin denetimi altındadır. Kalınbağırsaklarda ileriye doğru olan hareketler yeterli şiddette değilse, kabızlık gelişmesi hemen hemen kaçınılmazdır. Bu bozukluğun oluşmasında en sık rastlanan etkenler ise hastalıklar değil, bazı alışkanlıklar, beslenme ve yaşam tarzı uygunsuzluklarıdır. İşlevsel etkenler dediğimiz bu kabızlık etkenlerini şöyle özetleyebiliriz: Günümüzün modern insanı hergün gitgide daha hareketsiz bir yaşam biçimini benimsemektedir. İş yerlerindeki çalışmalar, özellikle büro çalışmaları, daha hareketsiz ve oturarak yürütülmektedir. Ulaşım olanakları geliştikçe, insanlar daha az yürür olmaktadırlar.

Gitgide yoğunlaşan çalışma ise kişilerin düzenli aralıklarla beslenmelerine olanak bırakmamaktadır. Günümüz besinlerinin bitkisel kökenden hayvansal kökene doğru kaymasıyla, sindirim kanalına giren selülozlu, yani bitkisel kaynaklı besinler azalmaktadır. Bitkisel kaynaklı besinlerde bulunan selüloz ise bağırsak hareketlerinin uyarılması bakımından çok olumlu etkiye sahiptir. Çünkü selüloz insan sindirim hücreleri tarafından sindirilememektedir. Bağırsak içinde bulunan sindirilmemiş selüloz ise, belki de mekanik etkiyle bağırsak hareketlerini uyarmaktadır. Psikolojik yönden bazı dengesizlikleri bulunan kimselerde de kabızlık sık rastlanan bir belirti olarak karşımıza çıkmaktadır.

Buraya kadar yazdıklarımızdan şu sonucu çıkartabiliriz: Bedensel yönden hareketsiz bir yaşantıya sahip olan kimselerde, bitkisel kökenli besinlerden fakir bir beslenme rejimi uygulayan kimselerde, psikolojik yönden bazı olumsuz uyarılarla sık sık karşılaşan kimselerde kabızlık belirtisinin ortaya çıkmaması için hemen hemen hiçbir neden yok gibidir. Bu gibi nedenlerden kaynaklanan kabızlıkların önlenmesi için etkenlerin ortadan kaldırılması gerekir. Yani hergün yeterli bedensel etkinlikler örneğin yürümek ya da herhangi bir sporu düzenli olarak uygulamak, bitkisel besinlere gereken önemi vermek en azından kepekli ekmek kullanmak, düzenli aralıklarla yemek yemek ve tuvalete gitmek, ayrıca olumsuz psikolojik uyarılara karşı korunmak kabızlık belirtilerinin kısa bir sürede kaybolmasını sağlayabilir.

Kabızlıkların bir bölümü ise vücutta gelişen bazı hastalıkların bir sonucu, bir belirtisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu hastalıkların bazıları şunlardır: Yüksek ateşli hastalıklar, bazı infeksiyonlar, apandisit, peritonit, pilor stenozu, menenjit, bazı sirozlar, kolon kanseri, iritabl kolon (spastik kolon), megakolon, atonik kolon, kalsiyum azlığı, potasyum azlığı, B1 vitamini azlığı,hipotiroidizm, hiperparatiroidizm, Parkinson sendromu, kurşun zehirlenmesi, morfinin zerki, bağırsak tıkanması gibi.

Rektumda gelişen nedbe darlıkları, hemoroidler, anal fissürleri, anus fistülleri, anus apseleri varlığında, dışkılama sırasında şiddetli bir ağrı oluştuğunda hastalar dışkılamamaya çaba gösterirler, bu da kabızlığa yol açar

.

kabizlik

Etiketler:

İshal barsakların çoğunlukla yumuşak ve normaldekinden daha sulu dışkı çıkararak sık boşalması. Sindirim sistemine giren birçok mikroorganizma, barsaklarda iltihaplanma yaratarak ishale yol açabilir. Uzun süren ishaller bedenin susuz kalmasına ve tuz ile besleyici maddelerin eksilmesine neden olur.

Normalden daha sık ve sulu ya da yumuşak kıvamlı dışkı çıkarılmasına ishal denir. Günde iki ya da üç kez normal kıvamlı dışkılama ishal sayılmaz. İshal bağırsak hareketlerinin hızlanması, dolayısıyla da içindeki maddelerin hızlı ilerlemesi sonucu oluşur. Bu sırada bağırsaklardan sıvı emilimi azalır. Ayrıca bakteri kökenli zehirli maddelerin ve iltihapların etkisiyle bağırsağın kendisi de bir miktar sıvı salgılar. Sonuçta dışkılama sayısı günde 2-3′ten bazen 20-25′e kadar çıkar. Dışkı peltemsi ya da sulu bir görünüm alır. İçinde mukus, irin ya da kan bulunabilir. İshali dizanteriyle karıştırmamak gerekir. Dizanteri bakteri ya da amiplerin etken olduğu bir hastalık, ishal ise bu hastalığın bir belirtisidir.
İshal Nedenleri

İshal sindirim sistemim doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilendiren etkenlere bağlıdır. Birinci ggrup etkenlere bağl ishaller akut ya da kronik biçimde ortaya çıkabilir.

Akut ishale neden olan etkenler:
bağırsak hareketlerinin hızlanması

aşırı besin alma

beslenme alışkanlıklarında ani değişiklik (örneğin yolculuk nedeniyle)

zehirli enfeksiyonlar (tifo, paratifo enfeksiyonları, basilli ya da amipli dizanteri, kolera)
besinlere karşı gelişen alerjiler (süt ve süt ürünleri, meyve, bank ve kabuklu deniz hayvanları)
zehirlenmeler (alkol, tütün, kokmuş et, mantar, cıva, arsenik)  Kronik ishale neden olan etkenler:
sindirim kanalı ya da bezlerindeki iltihaplanmanın yol açtığı bozukluklar (kalınbağırsak, incebağırsak, onikiparmakbağırsağı, mide, pankreas ve safrakesesi iltihapları)

vitamin yetersizlikleri
bağırsak asalakları Sindirim sistemini dolaylı olarak ilgilendiren etkenler:

kalp damar sistemi hastaiıklan (ağır kalp yetmezliği, kapı toplardamarı bölgesinde kan göllenmesi, bağırsak askısı bölgesinde emboli ve tromboz)

ruhsal ve sinirsel bozukluklar (psikoz, frenginin üçüncü evresinde görülen sinir sistemi bozukluklan, nevrasteni, histeri)

boşaltım sistemi hastaiıklan (üremi, prostat iltihapları, idrar yapma güçlüğü)

iç salgı sistemi hastaiıklan (Basedow hastalığı, şeker hastalığı, Addison hastalığı)

GAZ:Sindirim kanalındaki gaz başlıca üç kaynaktan kaynaklanmaktadır. Bunlardan ilki yemek yerken ya da su içerken bir miktar havanın da yutulmasıdır (aerofji). İkincisi bağırsaklarda normal olarak bulunan bazı bakterilerin karbondioksit, metan ve hidrojen gazı üretmeleridir. Üçüncüsü ise kandaki bazı gazların ve özellikle de azot gazının bağırsak boşluğuna geçmesidir. Bu gazların bir bölümü geğirme ile, bir bölümü yeniden kana karışarak, bir bölümü ise bakteriler tarafından kullanılarak, geri kalan bölümü de anustan geçerek, bağırsak kanalından uzaklaştırılmaktadır. Hidrojen, karbondioksit ve metan gazlarının büyük bir bölümü bağırsak boşluğundan kana geçtikten sonra, bakterilerin bazı gazları özellikle, hidrojen gazını kullanmalarını engellediklerinden, bağırsaklardaki hidrojen gazının artmasına neden olurlar. Bağırsaklarda birikmiş olan fazla miktardaki gaz, karında gerginliğe, ağrıya, şişliğe, geğirmeye, anustan’sık sık ve fazla miktarda gaz çakarül-masına yol açabilir. Ancak gazdan yakman kimselerde gerçekten fazla miktarda gaz bulunduğu, her zaman saptanamamaktadır. Bu gibi vakalarda bağıksaklarm normalin biraz üstündeki bağırsak gazlarına dayanamayıp, uyarıldıkları düşünülmektedir. Birçok normal insanda saatte 1 litre hacminde gaz, yukarıda belirttiğimiz yollarla bağırsak içine girebilir ve hiçbir belirtiye yol açmaz. Gaz olaylarına karşı bazı önlemler alınabilir.Sinirli kimselerde, sürekli sakız çiğneyenlerde hava yutma daha fazla olmaktadır. Bu da gazdan yakınmaya yol açabilmektedir. Aşırı sakız çiğnemekten ve kötü psikolojik uyarılardan uzak kalınması yararlıdır. Burun tıkanıklığı ve bazı damak ve diş bozuklukları olan kimseler yemek yerken ya da su içerken normalden fazla hava yutarlar. Bu gibi bozuklukların tedavi edilmesi gaz oluşumunu engelleyebilir.Hızlı ve fazla yemek yemek, yemekler sırasında fazla miktarda içki içmek aşırı hava yutulmasına yol açmaktadır. Bazı içki ve yumuşak besinler içinde fazla miktarda gaz bulunmaktadır: Örneğin gazozlar, dondurma, mayonez, sufle, bazı kremalar. Bu gibi besin maddelerinin aşırı kullanılması gazdan yakınmalara yol açabilirler. Bazı kimselerde ise laktoza karşı hazımsızlık vardır. Bu gibi kimseler süt içtiklerinde, gazdan yakınırlar. En doğrusu sütün içilmemesidir. Bazı bitkisel besinler de gaza yol açmaktadır: Örneğin kuru ya da yeşil fasulye, karnabahar, lahana, kavun, karpuz, soğan gibi. Sözünü ettiğimiz bu, ve benzeri besin maddeleri kişiyi aşırı biçimde rahatsız ediyorlarsa, bunlardan uzak durulması yarar sağlar. Yağlı yemekler de gaz oluşumuna neden olurlar. Bu yakınmayı gidermek için kullanılan ilaçların yeterince etkili olduklarını söylemek bir hayli güçtür.

HAZIMSIZLIK: Hazımsızlık, insanlar arasında en sık rastlanan yakınmalardan biridir. Çeşitli duygular hazımsızlık olarak tanımlanmaktadır. Fakat genellikle yemek yedikten sonra mide bölgesinde hissedilen bir rahatsızlık hazımsızlık olarak tanımlanmaktadır.

Bazı hazımsızlık vakalarında olayı açıklayabilecek olan bir etken teşhis edilebilmekle beraber, bazı vakalarda da tüm araştırmalara karşın, belli bir etken ortaya konulamaz. Bu gibi hazımsızlık olaylarına “İşlevsel hazımsızlık” denilmektedir. Bazı hazımsızlık vakalarının nedeni ise organik bir hastalık değil, fakat psikolojik bir bozukluk olmaktadır. Bazı hazımsızlıklar ise belli besin maddelerinin yenilmesinden sonra ortaya çıkmaktadırlar. Örneğin bazı ilaçlar, yağlı yemekler, yumurta, süt hazımsızlığa yol açabilmektedirler. Bu gibi durumlarda yakınmaya yol açan maddelerin yenmemesinde yarar vardır. Mide ülserlerinde, mide kanserlerinde, gastritlerde, safra kesesi ve yolları hastalıklarında hazımsızlık gelişebilmektedir.

Bulantı ve kusma yalnız sindirim sistemi hastalıklarını ügilendiren bir belirti değildir. Vücutta gelişen çeşitli hastalık ve bozukluklar bu iki belirtiye yol açabilirler. Mide bulantısı, karşı konulmaz bir kusma duygusudur. Kusma ise mide içindeki maddelerin karın kaslarının kasılmasıyla zorlu bir biçimde özofagus yoluyla ağıza ya da ağızdan çıkartümasıdır. Bulantı ya sıklıkla kusmaya öncülük eder ya da onunla birlikte gelişir. Bulantı ile birlikte terleme, solukluk, aşırı tükürük salgılama, kalbin yavaş atması (bradikardi), tansiyonun düşmesi {hipotansiyon) ve iştahsızlık gibi bozukluklar eklenebilir. Kusma olayı beynin “Medulla oblongata” bölümünde bulunan “Kusma merkezi” ve “Kemore-septör inceleme alanı” tarafından düzenlenmektedir. Kusma merkezi, sindirim sisteminden, vücudun diğer organlarından, beyin korteksin-den, denge organından ve “Kemoreseptor inceleme alam”ndan sinirsel uyarılar alır. Bunları değerlendirir ve kusma olayını başlatmak için de karın kaslarına, diyafragma kasma, mide ve özofagus kaslarına sinirsel uyarılar gönderir.

Kemoreseptör inceleme alanı vücudun iç ortamının değişen kimyasal özelliklerine duyarlıdır. Bu değişiklikler bu alanı uyarıp kusmaya yol açabilirler, örneğin, morfin, kalp glikozidleri, ergot alkaloidleri ve diğer bazı ilaçlar, zehirlenmeler, kemoreseptör inceleme alanını uyararak kusmaya yol açabilirler. Kusma eğer uzun sürmüşse, dışarı atılan mide salgıları nedeniyle vücut aşın “Su”, “Asit” ve “Potasyum” kaybetmiş olur. Su kaybı, “Hipovolemi” denilen kan hacminin azalmasına; hidrok-lorik asit [HC1J biçimindeki asit kaybı, “Alkaloz” denilen vücut sıvılarının alkali tarafa kaymasına; potasyum kaybı ise, “Hipokalemi” denilen vücut sıvılarında potasyum azalmasına yol açabilmektedir. Bunların her biri ise tek başına insan organizmasının hassas dengesini olumsuz biçimde etkileyebümektedir. Hatta Ölüme bile yol açabilmektedirler.

Sürekli ve şiddetli kusmalar sırasında, özofagusun son bölümü ile midenin kardia bölümünü içeren yırtıklar gelişebilmektedir. “Maîlory-VVeiss sendromu” denilen bu durumda, yırtık bölgeden şiddetli kanamalar gelişebilmektedir. Kusma sırasında yanlışlıkla nefes alındığında, solunum yollarına ve akciğerlere besin artıkları kaçabilir. Buna bağlı olarak da “Aspirasyon pnömonisi” denilen bir zatürree çeşidi gelişebilir. Komadaki hastalar alkol ya da uyuşturucu madde alarak bilincini bir ölçüde yitirmiş olan hastalar kustuklarında, aspirasyon pnömonisi riski altındadırlar. Kusmaya neden olan çeşitli etkenleri şöyle özetleyebiliriz.

Sindirim sistemini tahriş eden her türlü etken kusmaya yol açabilmektedir. Sindirim kanalında gelişen iltihaplar, ülserler, darlıklar ve tıkanmalar, pankreasda gelişen iltihaplar, safra kesesi ve yollarını ilgilendiren iltihap ve tıkanmalar, periton zarının iltihaplanması, apendiks vermiformisin iltihaplanması (apandisit) sindirim kanalındaki kanamalar ve daha pek çok etken sindirim sistemini tahriş ederek kusmaya yol açabilmektedir. Vücudu yaygın bir biçimde tutmuş olan ve ateşle seyreden infeksiyon hastalıkları da kusmaya yol açabilmektedirler. Özellikle kalbin arka duvarında gelişen infarktüsler sırasında bulantı ve kusma da görülebilmektedir. Böbreküstü bezi yetmezliği krizi sırasında, şeker hastalığına bağlı olarak asidoz gelişmesi durumlarında da bulantı ve kusmaya rastlanmaktadır. Ani böbrek hastalıklarında, böbrek taşı düşürürken de kusma gelişebilmektedir. Radyasyon, hamilelik, şiddetli ağrılar, üremi,’kulağın tahriş edümesi, Meniere hastalığı da kusma ve bulantı yaratan etkenler arasındadır. Kafa içi basıncının artması halinde, gözde glokom krizi geliştiğinde, kötü bir koku ya da tat alındığında, hoş karşılanmayan bir şey görüldüğünde de bulantı ve kusma gelişebilir.

Etiketler:

AĞRI

Posted on: Aralık 4, 2010

AĞRI NEDİR,AĞRININ TANIMI
Ağrının tanımı Uluslararası Ağrı Araştırmaları Teşkilâtı tarafından 1979 yılında şu şekilde yapılmıştır: “Ağrı, vücudun herhangi bir yerinden kaynaklanan, organik bir nedene bağlı olan veya olmayan insanın geçmişteki tüm deneyimlerini kapsayan, hoş olmayan bir duyudur”.

Günümüzde ağrı iki grupta incelenmektedir:

Birincisi; çeşitli hastalıkların habercisi olarak karşımıza çıkan akut (iveğen) ağrıdır. Akut ağrı bir hastalık belirtisidir. Çoğu kez vücutta var olan bir doku hasarının habercisidir. Akut ağrı vücudun alarm sisteminin önemli bir parçasıdır. Varlığı ile vücutta bir bozukluk olduğuna işaret eder ve hastanın hekime başvurmasını sağlar. Bazen kas iskelet sistemindeki bir hasarın ya da mekanik bir problemin, bazen romatizmal bir hastalığın, bazen iltihabi bir durumun hatta bazen de kanserin habercisi olarak görülebilir.

Bu durum ağrılı hastanın tıbbın tüm olanakları kullanılarak ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesini gerektirir. Doğru tanıya ulaşmak için öncelikle hasta çok ayrıntılı bir şekilde dinlenilmeli, ağrının tüm özellikleri ile ilgili bilgi alınmalı, ardından özenli bir şekilde muayene edilmelidir. Çeşitli laboratuar testleri ve radyolojik incelemeler de tanıya ulaşmada çok yardımcı olacaktır. Tüm bu yöntemlerle doğru tanı konulmalı, en uygun tedavi uygulanmalı ve geri dönülmesi mümkün olmayan sonuçların doğması önlenmelidir.

İkinci grup ağrılar ise kronik (süreğen) ağrılardır. Kronik ağrılar 6 aydan (bazı durumlarda 3 aydan) uzun süren ve artık bir alarm sistemi olmaktan öteye geçen ağrılardır. Kronik ağrı bir hastalık habercisi değil, başlı başına sorunun ta kendisidir. Kronik ağrı çeken kişi bir kısır döngü içine girer. Hasta gücünü, etkinliğini yitirir. Toplum içindeki üretkenliğini, aktifliğini kaybeder.

Bu durum çoğu kez hastanın içe kapanmasına ve depresyona girmesine yol açar. Depresyon kişiyi daha duyarlı hale getirir, ağrı eşiğini düşürür ve ağrıların daha da şiddetlenmesine neden olur. Bu durum tam bir ağrı kısır döngüsüdür. Kronik ağrı bir hastalık belirtisi değil, hastalığın ta kendisidir. Kronik ağrı, sadece ağrıyı çeken hastayı değil, aynı zamanda hastanın yakın çevresini de etkileyen ciddi bir sorundur. Kronik ağrıdan kaynaklanan sosyal ve ekonomik kayıp da göz ardı edilmemelidir. ABD’de yapılan bir araştırmada her yıl kronik ağrılara bağlı olarak 700 milyon iş günü kaybı ve 60 milyon dolar zarar meydana geldiği hesaplanmıştır.

Hastaların en çok şikayetçi olduğu ağrılar şöyle sıralanabilir:

Bel ve bacak ağrıları    sırt ağrısı
Boyun ağrıları
Baş ağrıları
Sırt ağrıları
Omuz-kol ağrıları
Yüz ağrıları-nevraljiler
Damar tıkanıklığına bağlı ağrılar
Kanser ağrıları
Nedeni belirlenemeyen ağrılar

Ağrının Tedavisi:

Modern tıpta ağrı kesici ilaç kullanımı tedavide önemli bir yer tutar. Ancak burada önemli olan nokta ağrı kesici ilaçların kontrolsüz ve düzensiz bir şekilde kullanılmaması ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından belirlenen Ağrı Kesici Kullanım İlkelerine uyulmasıdır. Bu ilkeler ağrı kesicilerin kullanım yolunu, dozunu, ağrı kesici ilaca başlama zamanını, ilaç kullanımı sırasında karşılaşılabilecek yan etkilerle başa çıkma yollarını belirler.

Yapılan araştırmalarda tüm ağrı tiplerinin %90’ından fazlasının doğru ağrı kesici ilaç tedavisiyle kesilebileceği ortaya çıkarılmıştır. Ağrı kesici ilaçların etkili ve yeterli olmadığı durumlarda ise ağrının kaynağına göre fizik tedavi yöntemleri, cerrahi operasyonlar veya girişimsel ağrı tedavisi yöntemleri uygulanır. Bu noktada doğru yaklaşım hastaya en uygun tedavi yönteminin belirlenmesi ve zaman kaybetmeden hastanın doğru tedaviye ulaşmasının sağlanmasıdır.

Ağrı kliniklerinde ağrı tedavisi için kullanılan başlıca yöntemler ilaç tedavileri ve girişimsel ağrı tedavisi yöntemleridir. Kronik ağrının ele alınması ve tedavisinin anesteziyoloji içindeki gelişiminin kaynağı girişimsel ağrı tedavisi yöntemleridir. Minimal invaziv yöntemler olarak tanımlanan bu girişimler tedavisi güç ağrılarda hastayı fazla bir zahmete sokmadan kolay ve etkin bir şekilde ağrının kesilmesini sağlamaya yöneliktir.

Bu yöntemlerin başlıcaları sinir blokajlarıdır. Vücutta çeşitli tipte sinir lifleri bulunur. Bazı sinirler kasların hareketinden sorumluyken bazıları duyulardan bazıları ise ağrı iletiminden sorumludur. Ağrı hekiminin ilgi alanı bu ağrı sinirleridir.

Örneğin, yüzde çok şiddetli elektrik çakması tarzında ağrı şikayetiyle kendini gösteren trigeminal nevraljide trigeminal sinire uygulanan blok işlemleri ile ağrının uzun süreli olarak (3-8 sene arası) ortadan kalkması sağlanır. Benzer şekilde bel ve boyun kireçlenmesine bağlı ağrılarda kireçlenen eklemlerin sinirlerine uygulanan blokla ağrı giderilir.

Toplumda sık görülen bel ve boyun fıtıklarında uygulanan çeşitli enjeksiyonlar veya omurlar arasındaki diske uygulanan yöntemlerle fıtığın gerilemesi ve ağrının ortadan kalkması sağlanabilir.

Bu girişimsel yöntemler yaklaşık 30’45 dakika sürer, lokal (bölgesel) anestezi altında ve hasta hafif uyutularak (sedasyon) uygulanır. Bu nedenle hastalar ağrı ya da başka bir rahatsızlık hissetmezler. Enfeksiyondan korunmak amacıyla tüm işlemler, steril ameliyathane koşullarında ve tek kullanımlık malzeme ile yapılır. Girişimsel ağrı tedavisinde uygulanan yöntemlerin tümü görüntüleme yöntemlerinin kılavuzluğunda gerçekleştirilir.

Etiketler:

www.yenideli.com

YeniDeli.com
BILGI DEPOSU 10,538
  • ► GUZEL SOZLER  1,652
  • ► ISLAM  3,642
  • ► RUYA YORUMLARI  749
  • ► SIFALI BITKILER  378
  • ► WEB  1,796
  • ► YEMEK TARIFLERI  2,321
  • DIZI 1,402
  • ► ESKI DIZILER  960
  • ► FRAGMAN  2
  • ► POPULER DIZILER  420
  • ► YABANCI DIZILER  20
  • EDEBIYAT 3,608
  • ► KITAPLAR  806
  • ► SAIRLER  1,233
  • ► SIIRLER  1,569
  • ENGLISH 2,426
  • ► LYRICS  83
  • ► POETS  568
  • ► THEMATIC POEMS  888
  • ► THEMATIC QUOTES  887
  • KOMIKLER 2,272
  • ► FIKRALAR  1,807
  • ► KOMIK CAPS LER  109
  • ► KOMIK GIF LER  115
  • ► KOMIK KARIKATURLER  9
  • ► KOMIK RESIMLER  116
  • ► KOMIK VIDEOLAR  116
  • MOBIL 108
  • ► CEP TELEFONLARI  108
  • MUZIK 42,315
  • ► CLIP  25,283
  • ► GITAR AKORLARI  1,140
  • ► KLIP  2,135
  • ► SARKI SOZU  4,305
  • ► SONG  4,303
  • ► TURKU  5,145
  •    ■ AGITLAR  546
  •    ■ DERLEME TURKULER  213
  •    ■ DESTANLAR  138
  •    ■ TRT REPERTUVARI  1,844
  •    ■ TURKU HIKAYELERI  853
  •    ■ TURKU NOTALARI  218
  •    ■ TURKU SOZLERI  466
  •    ■ UZUN HAVALAR  504
  •    ■ VARYANTLI TURKULER  366
  • ► YABANCI MUZIK CD  2
  • ► YERLI MUZIK CD  2
  • ONLINE MAGAZA 170
  • ► E KITAP  53
  • ► KITAP  117
  • OTOMOBIL 2,067
  • ► MARKALAR  2,067
  • OYUN 1,015
  • ► FLASH OYUNLAR  1,015
  • REHBERLER 102,619
  • ► FIRMA REHBERI  34,646
  • ► ISTANBUL MEKANLARI  10,995
  • ► OKULLAR  906
  • ► OTOBUS FIRMALARI  184
  • ► TEKSTIL FIRMALARI  1
  • ► WEB SITELERI  55,887
  • SAGLIK 2,313
  • ► DOKTORLAR  1,174
  • ► ILAC FIRMALARI  306
  • ► ILACLAR  824
  • ► KLINIKLER  9
  • SINEMA 2,637
  • ► FILM ARSIVI  2,633
  • ► YABANCI FILM DVD  2
  • ► YERLI FILM DVD  2
  • SOZLUK 18,329
  • ► BILGISAYAR  939
  • ► INGILIZCE  16,363
  • ► TIP SOZLUGU  1,027
  • SPOR 117,366
  • ► FUTBOL  117,366
  •    ■ ANTRENORLER  51
  •    ■ FUTBOLCULAR  0
  •    ■ HAKEMLER  57
  •    ■ STADYUMLAR  68
  •    ■ TAKIMLAR  0
  •    ■ TURK ANTRENORLER  661
  •    ■ TURK FUTBOLCULAR 116,398
  •    ■ TURK TAKIMLAR  155
  • TREND 4,326
  • ► ERKEK  93
  • ► KADIN  828
  • ► MODA  3,035
  • ► SAGLIK  19
  • ► SEYAHAT  165
  • ► TRENDLER  186
  • VIDEO 1,970
  • ► BELGESEL  1,538
  • ► IZLESENE  432
  • Kategoriler

    Kategoriler

    Mayıs 2024
    P S Ç P C C P
     12345
    6789101112
    13141516171819
    20212223242526
    2728293031  

    Blog İstatistikleri

    • 49.028 kişi

    En Fazla Tıklananlar

    • Hiçbiri

    RSS Mynet Sağlık

    • Bir hata oluştu; besleme kapalı gibi görünüyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.

    RSS www.HepsiBorsa.com

    • Bir hata oluştu; besleme kapalı gibi görünüyor. Lütfen daha sonra tekrar deneyin.